Giriş İnsanın psikanalizin eksenini oluşturan temel mefhum olarak “bilinçdışı” ile olan maceralı ilişkisi kuşkusuz en belirgin şekilde “Freud’dan önce bir bilinçdışı var mıydı?” sorusunda yansıyor. Burada aynı soruyu bir kez daha sormaya kalkışmadık. Buna karşın Bilinçdışı kavramını, analitik literatürün farklı kesitlerinde ve bölgelerinde belirdiği ve geliştiği biçimiyle eleştiri konusu haline getirmeye çalıştık: Ignoramus sorununu ortaya

Ece Ayhan Sordu, Füruzan Cevap Verdi

“Yeni Edebiyat Dergisi”nin Mart 1971 yılında yayımlanan 2. Cilt 5.sayısında yer alan bu söyleşide, Ece Ayhan Parasız Yatılı’ya dair sorularını kitabın yazarı Füruzan’a yöneltiyor… Ece Ayhan —  Yıl 1971. Kalabalıklar karşısına çıktı “Parasız Yatılı”. Böylece bir yazarsın artık Füruzan. Bakalım şimdi ne yapacaksın? Füruzan —  Ne yapacağım, aralıksız çalışıyorum, yazıyorum… Bir de havuzlarda çalışanların eline
“Artık her okul çocuğunun da bildiği gibi, yeni bir Žižek kitabı, özel bir sıra izlemeksizin, Hegel, Marx ve Kant tartışmalar; sosyalizm öncesi ve sonrasına dair çeşitli anekdotlar ve düşünceler; Kafka’nın yanı sıra Stephen King ve Patricia Highsmith gibi popüler yazarlar üzerine notlar; operaya (Wagner, Mozart) göndermeler; Marx Kardeşler’den aktarılan şakalar; müstehcen ve hatta cinsel feveranlar;

Hayat: Engin Geçtan (155-162)

SON zamanlarda yaşanan olaylar, sahip-köle temeli üzerine kurulmak istenen küreselleşme girişimlerinin yeniden gözden geçirilmesi gerekliliğini açıkça göz önüne serdiği halde, dünya patronları ikiyüzlü stratejilerini daha da pekiştirme yönündeki tavırlarını inatla sürdürmeye kararlı görünüyorlar, Stalin’e atfedilen “Bir insanın ölümü trajedidir, sayı beş bin olunca istatistik” sözünü hatırlatırcasına. Belirli bir yönde hızını artırarak yol alan her şeyin

Ruhu Yeniden Bulmak

[2] 1913 yılının Ekim ayında sel görüsünü yaşadığım dönem bir insan olarak benim için önemliydi. Bu dönemde, hayatımın kırkıncı yılında, kendim için istediğim her şeye ulaşmıştım. Onur, güç, zenginlik, bilgi ve her türlü insani mutluluğa ulaşmıştım. [ÖH ii(r)] ¹Cap i. ² Neden sonra bu debdebenin artmasını istemekten vazgeçtim, istek benden çekildi ve yılgıya kapıldım. ³
“İstanbul işgal altında idi. Yunan ordusu İzmir’e çıktıktan sonra hemen hemen karşıkoyma görmeden Anadolu’nun içine doğru ilerliyordu. Sultanahmet meydanında toplanan bir protesto mitinginin hazin haykırışları kentin üzerine ağır ağır yayılıyordu. Arkadaşımın biri, işgal ordularının ne zamana kadar İstanbul’da kalacakları hakkında tahminimi sormuştu. Ona, «Kardeşim, İstanbul’u kaybettik. Bunun düpedüz Türkçesi budur. İstanbul tarafımızdan, Fatih’in Bizans’ı fethettiği
ÖNSÖZ GİBİ Ağır, çok ağır bir dünya 1 Ocak. Yabani menekşeler açmış. Kuzey Ege’nin kente uzak, dağlara yakın kıyısında evler insansız. İki yalnız. Kış henüz; kuzey rüzgârları küçük küçük dokunup savaşmada. Şubatı martı bekliyor. Geçen yıllardan biliyorum; site yönetimi sahipsiz kedileri toplattı. İkisi kalmıştı: tekirle, beyaz… Tekirin, sahipsiz bahçelerin birinde, ölüsünü görmüş yardımcım. Beyazsa rengi
Bu bölüm evrim veya genetikten dem vuran bir davranış eğiliminin açıklamasında sık sık (ve yanlış olarak) savrulan o öcü sözcük hakkında değildir. Asıl anlamıyla belirlenimcilikten, yani felsefeye giriş derslerinde anlatılan “özgür iradenin” zıddı olan kavramdan söz eden bir bölümdür. Bu anlamda belirlenimcilik korkusu, şu esprili şiirde geçer: Genç bir adam vardı ve dedi ki:“Kahretsin! Kederlendiriyor
Hiçbir zaman mutlu olmayabilirim ama bu gece halimden memnunum. Boş bir ev, güneşin altında çilek fideleri dikerek geçirilen bir günün sıcak ve puslu yorgunluğu, bir bardak soğuk, şekerli süt ve kremaya yatırılmış bir tabak dolusu böğürtlen gibisi yok. İnsanların kitapsız, okulsuz nasıl yaşayabildiklerini şimdi anlıyorum. Uzun bir günün sonunda insan böyle yorulduğunda uyumalıdır; çünkü ertesi

Albert Camus: Uyumsuz ve İntihar

Gerçekten önemli olan bir tek felsefe sorunu vardır, intihar. Yaşamın yaşanmaya değip değmediği konusunda bir yargıya varmak, felsefenin temel sorusuna yanıt vermektir. Gerisi, dünyanın üç boyutlu olup olmadığı, düşüncenin dokuz mu, yoksa on iki ulamı mı bulunduğu, sonra gelir. Oyundur bunlar; önce yanıt vermek gerekir. Nietzsche’nin istediği gibi, bir filozofun, saygımızı hak etmek için, başkalarına