Hiçbir zaman mutlu olmayabilirim ama bu gece halimden memnunum. Boş bir ev, güneşin altında çilek fideleri dikerek geçirilen bir günün sıcak ve puslu yorgunluğu, bir bardak soğuk, şekerli süt ve kremaya yatırılmış bir tabak dolusu böğürtlen gibisi yok. İnsanların kitapsız, okulsuz nasıl yaşayabildiklerini şimdi anlıyorum. Uzun bir günün sonunda insan böyle yorulduğunda uyumalıdır; çünkü ertesi
Bu tez Sylvia Plath’ın şairliğini intiharıyla birlikte ele alır, yani tarihsel açıdan intiharı bağlamında analiz eder. Birinci bölümde Sylvia Plath’ın Gizdökümcü Tarz’daki yerini değerlendirebilmek üzere bu akımı tanımlamaya çalışacağım. Bu türün kökenlerine bakıp bazı örnekler sunmak, Plath’ın yararlandığı kaynaklarla kendi eserleri arasındaki ortaklıkları ve farklılıkları belirlemek açısından uygun olacak. İkinci bölümde, psişik etkilerin sanatsal yaratılar
28 Ocak Senin için savaşırım, çalarım, yalan söylerim demek kolay olurdu;kendimi iliklerime kadar tüketecek tutkuya fazlasıyla sahibim ve erkekler için savaşmak bir sebepten, kadınlar erkekler uğruna savaşır. Kriz anında şöyle demek kolay: Ayağa kalkıp senin yanında olacağım. Ama saçma idealizmim ve mükemmeliyetçiliğimle, yapacağım şey de benim için en zoru: İnanıyorum ki seninle oturup seni doyurur
Sylvia Plath, intiharından 6 ay önce, 30 Ekim 1962’de kendi şiirlerini okuyarak deyim yerindeyse kendi şiirlerini kendi sesiyle ölümsüz kıldı. Sylvia Plath’in daha önce çevirdiğim şiirlerine oluşturduğum şu oynatma listesinden ulaşabilirsiniz. Burada bahsi geçen “Babacığım” şiirinin ise Plath’in en çok bilinen şiiri olduğunu söylemem gerekiyor. Plath babasını, onun kendisini nasıl bir dünyaya hapsettiğini, onu neye
Bir ümit hissinin içimi doldurduğu zamanlar olur, sanki orada, zihnimin dış yüzeyinin altında, anlaşılmayı bekleyen şeyler varmış gibi. Hani bir isim tam dilinizin ucuna gelir de bir türlü söyleyemezsiniz, işte bu da o aynı kışkırtıcı his. İnsanları düşündüğümde hissederim bunu, bir yirmilik diş çekilirken insanın aklına geliveren evrime dair izlerde, artık o alıştığı şekilde posalı
Joan gibi valiz hazırlayın! Joan gibi yemek yiyin! Kickstarter’daki gözlüklerinden satın alın! gibi ifadeleri üretmiş olan Joan Didion fetişi ışığında, New York’un Danziger Galerisinde bulunan Didion by Wasser sergisi ortaya çıktı. Julian Wasser’a ayrılmış olan küçük bir odada onun Didion ve Corvette Stingray’ini konu alan çarpıcı çekimleri bulunuyor ve bu odada Didion’un gülerken, kahkaha atarken,
25 Şubat 1956’da genç Sylvia Plath (beğenilen şair, çok fazla tanınmayan sanatçı, dünya aşığı) oldukça kalabalık bir edebiyat topluluğu partisine katıldı ve ileride fırtınalı bir evlilik yaşayacağı ve edebiyat hayatının tartışmalı vasisi konumuna gelecek adama ilk görüşte âşık oldu: Ted Hughes. Deli Kızın Şarkısı: Sylvia Plath ve Ted’den Önceki Hayat adlı, tutku dolu biyografi kitabında
En insani koşullanmalarımızdan biri herhangi bir başarımızın kusursuz kişiliğimizin bir sonucu olduğunu düşünme; başarısız olduğumuzda bunun sebebini dış güçlere bağlama eğilimimizdir. Kendimize tanıdığımız bu, ‘öncelik hakkı’ çok açık ki sorunludur; çünkü bizi hayatımızda sahip olduğumuz fırsatları tırnaklarımızla kazıyarak elde ettiğimizi; makûs bir talihin yarattığı imkânsızlıkları ise bir şekilde layık olduğumuzu düşünmeye iter. İşin aslı, güçlü,
11 Şubat 1963 yılında şair olarak takdir gören ancak bir sanatçı olarak çok tanınmayan 30 yaşındaki Sylvia Plath kendi canına kıydı. Bazı kimseler Sylvia Plath’in yalnızca “zihinsel işkenceler gören bir şair” aldatılmış bir kadın ya da trajik edebiyat sarışın modeline indirgenmesine karşı çıkmış olsa da, kişisel yazılarından anlaşılan onun gerçekten de yaşamın amacını bulmakta güçlük
Sylvia Plath (27 Ekim 1932–11 Şubat, 1963) becerilerini bir günlük tutarak bilemeye başlamıştı ve ilk şiirini henüz bir çocukken yazmıştı. Liseden mezun olduğu zamanlarda pek çok kesim tarafından ret mektubu almış; çok az kimse tarafından çalışmaları beğenilmişti. Genç Plath dikkatlice çalışmaya devam etti ve en sonunda bir model keşfetti – tıpkı ilk trajik şiirine aldığı