Dünyadaki hiçbir şey, bir anlık keşif veya buluş anından daha heyecanlı değildir ve düşünülenin aksine, birçok insan böyle anlar tecrübe edebilir. Bertrand Russell (18 Mayıs, 1872 – 2 Şubat, 1970) insanlığın en berrak ve parlak zihinlerinden birisi olmaya devam ediyor – ve bunu, “güzel hayatın” ne anlama geldiği, mutluluk açısından “verimli monotonluğun” gerekliliği ve aşk,
Her zihinde devasa bir boşluk vardır. Ait olduğumuz zaman, bizi kendi içimize düşmekten alıkoyan dışsal bir halata sahip oluruz. “Özlem, yalnızlığın başkalaşımıdır” diyor David Whyte. Belki de günümüzün en zorlayıcı ve en fazla endişe üreten – yalnız olma sanatını öğrenmek bizim, kendimizden daha büyük bir şeye ait olma hissi için duyduğumuz iletişim özlemini ve kendimizi,
Shakespeare’in mirasını, kimileri konuşmalarının içerisine meşhur Shakespeare kelimeleri olan “thee” (ing. Sen) ve “forsooth” (ing. Hakikaten) kelimelerini kullanarak; kimileri de o’nun sözleri ve aforizmalarını koyarak şereflendiriyor. Fakat bu mirası şereflendirmenin bir diğer yolu daha var; Shakespeare’in kadınlara karşı davranışlarına bir gözatmak – bu, bugünkü kaba ve kadın düşmanı yaratıcılarımızın bazılarına öğretici gelebilir. Aslında Shakespeare de
Başarının sırrı hayata ilgi duymaya yoğunlaşmaktır… Doğanın küçük şeylerine ilgi duymaktır… Başka bir deyişle, her şeye karşı tamamen uyanık olmaktır. Ebediyen okunabilecek olan, zekice ve içtenlikle yazılmış olan, tarihin meşhur babalarından beş adet nasihat mektubunu sizlere sunuyoruz. 1. F. SCOTT FITZGERALD 1933 yılında, 11 yaşındaki oğlu Scottie’ye yazdığı – F. Scott Fitzgerald: A Life in

Sait Faik için…

SAİD’İN ölümüne ne kadar yandım anlatamam. Halbuki fazla bir ahbaplığımız, arkadaşlığımız da yoktu. Yirmi yıl kadar önce bir kahvede tanışmıştık. Ayağını iskemlemin altına dayamış, yüzüme bakıyordu. Parklarda dolaştığımızı da hatırlıyorum. Orhan da vardı. Birkaç defa da beraber içtik. Bizi aynalı, mermer masalı, fıçılı meyhanelere götürmüştü. İlk okuduğum yazısı bir yolculuk hikayesidir. İskeleye gidip gidip bir
Dâhice bir eser yazmak neredeyse her zaman feci zorluk içeren bir beceridir. Onun, tamamen ve bütün olarak yazarın zihninden çıkması olasılığına her şey karşıdır. Ursula K. Le Guin‘in “erkek olmak” konusu üzerine yazmış olduğu – yaratıcı kültürde cinsiyet sorunsalı üzerine yazılmış en iyi ve en keskin eser olan – muhteşem düşüncelerinden yarım asır önce; olağanüstü
“En önemli bilgi, yaşamınızı yönlendirme şeklinize rehberlik eden bilgidir.” 15 Mart, 1884’de Leo Tolstoy (9 Eylül, 1828 – 20 Kasım, 1910) günlüğüne şöyle yazmıştı: Kendime bir okuma yörüngesi oluşturmalıyım: Epictetus, Marcus Aurelius, Lao-Tzu, Buddha, Pascal, Yeni Ahit (İncil). Bu bütün insanlara gereklidir. Böylece, “tüm zamanların ve tüm filozofların en iyi olanlarından oluşan; yılın her günü
Bir yazarın eskiyi gübrelemek yerine yeni bir alanı açığa çıkarması, onun için daha doğru bir disiplin olacaktır. Tarihin muhteşem günlüklerini seven bir insanın kendisini düzenli olarak Henry David Thoreau‘nun günlüklerine bakarken bulması şaşırtıcı değildir. Thoreau günlüklerini, Emerson’ın önerisi neticesinde 1837 Ekim ayında yazmaya başlamıştır ve yıllarca, belirli bir günde genellikle on sayfa yazarak bunu ciddiyetle
Joan gibi valiz hazırlayın! Joan gibi yemek yiyin! Kickstarter’daki gözlüklerinden satın alın! gibi ifadeleri üretmiş olan Joan Didion fetişi ışığında, New York’un Danziger Galerisinde bulunan Didion by Wasser sergisi ortaya çıktı. Julian Wasser’a ayrılmış olan küçük bir odada onun Didion ve Corvette Stingray’ini konu alan çarpıcı çekimleri bulunuyor ve bu odada Didion’un gülerken, kahkaha atarken,
Bilgi için yazmak, karşılıklı bir çek demektir. Eğitim aracılığıyla yapılan zihinsel gelişim ve kişisel gelişim macerası hem Bertrand Russell gibi eski bilgeleri hem de Sir Ken Robinson ve Noam Chomsky gibi modern düşünürleri işgali altına almıştır. 1936 yılında, Büyük Buhran’ın en üst noktasında, üretken kişisel gelişim gurusu ve meşhur tuhaf insan olan James T. Mangan,