I. Altı yüz altmış altı güneş, ben lambayı söndürünce, gözlerimin uçurumuna indi. Alp dağlarının çukuru gibi, yılın kısa gününün yıldırımlar saçan ışığı. Alışkanlıklarıma engel oluyordu aydınlık, genel yaşamın utandırıcı koşullarında edinilmiş sıkılganlığı incitiyordu. Kara kristal perde çatlamıştı. Altı yüz altmış altı güneşin korkunç mu korkunç büyüteci altındaydım ve çamurlarla, kabuklarla, küllerle, birbirine dolanmış kıllarla, el
O iyi bir arkadaş. Onu kolaylıkla hayal kırıklığına uğratabiliriz fakat hadi onu sepetleyelim.” Dr. Seuss, F. Scott Fitzgerald ve Wendy MacNaughton gibi birçok meşhur yaratıcı gibi – Sherwood Anderson da geçinebilmek için ilk olarak reklamcılık alanında işe başlamıştı. Önce reklamcılık avukatı olarak ve daha sonra da reklam satış elemanı ve çiftçilik ürünleri için metin yazarı

Birey nedir?

Yeniden düzenlenmiş kültürün ve felsefenin, sentetik biyoloji çağında bireylik ile ilgisi. Sosyolog Christian Smith’in What Is a Person?: Rethinking Humanity, Social Life and the Moral Good from the Person Up (Birey Nedir?: İnsanlığı, Sosyal Hayatı ve Ahlaki İyiliği Yeniden Düşünmek) adlı eserinde incelediği şey tam da bu – büyük varoluş sorunsalı üzerine, bizim benliklerimizi ve
“Doğanın en büyük sırlarının hepsi kendi benliklerimizde mi şifrelidir?” Deliliğin meşhur tanımlarından birisi, daha önce gerçekleştirilmiş fakat hayal kırıklığına uğratmış olan bir davranışı tekrar tekrar gerçekleştirmek ve her seferinde farklı bir sonuç beklemektir. Freud bu kavram üzerinden “tekrarlama dürtüsü” fikrini icat etmiştir. Fakat ben Freud sonrası iyimser birisi olarak şuna inanıyorum; tehlikeli davranışlarımızı kör bir
“Boşanmanın gerçekleşmesi durumunda sana özellikle cömert ayrıcalıklar aracılığıyla önemli maddi avantajlar sağlayacağım.” Yeni nesillerin büyük bir hevesle tanınmış figürlerin özel hayatları üzerine yorum yapmalarını gözlemlemek her zaman hayret verici olmuştur – ne kadar göze çarpan kişiler ise o kadar modern, ne kadar gülünç bir durumsa o kadar eski. Bizim eksiklikle ilgili güvensizliğimizi, diğer insanların –
Sizinki büyük ve güçlü bir sorumluluktur, ancak aynı zamanda da parlayan bir fırsattır. Daha önce hiç itiraz edilmediği gibi insanlığın zorlandığı, olgunluğunu ve ustalığının kanıtlandığı- doğanın değil, kendisinin- bir dünyaya çıkıyorsunuz. 1962 yılında, bilim ve doğal dünya hakkındaki şiirsel yazının yeni estetiğinin öncüsü olduktan sonra, deniz biyoloğu ve yazar Rachel Carson (27 Mayıs 1907-14 Nisan
Varoluşun iki yönlü çekimine acı-tatlı bir serenat. “Bir zamanlar olduğumuz gibi eşsizliğe (tek olmaya) uyanmak ister misiniz?” diye yazar şair Marie Howe -Stephen Hawking’in anısına. Bu, insan olmanın kalbini acıtan temel bir sorudur: Zamanın yaratıcısı olmasına rağmen ya da tam olarak bu nedenle iki geçici antagonizm arasında asılı duruyoruz. Virginia Woolf tarafından açıkça ifade edilen
“Maddesel dünya yalnızca teknolojimizin ve kültürümüzün sergisi değildir, o bizim bir parçamızdır. Onu biz icat ettik, onu biz yaptık ve karşılığında da o bizi biz yapan şeye dönüştü.” 1950 yılına kadar Picasso hâlihazırda yaratıcı ürünleriyle – resimleri, heykelleri, bronz dökümleriyle – dünyaca meşhur bir sanatçıydı; fakat yalnızca kendi çevresindeki insanlar onun üretim sürecindeki sihri gerçekten
“Soğuk ve isli şöminenin başında yazı yazan William, William; hangi ebedi hikâye kaplanını yeniden kükretebilir?” Edebiyatta kişileştirmenin bir hayranı ve – özellikle ses yinelemeleri içeren – klasik çocuk kitaplarını seven, uzun süredir Alice ve Martin Provensen hayranı olan bir kişi olarak; A Visit to William Blake’s Inn: Poems for Innocent and Experienced Travelers (William Blake’in
Gotik edebiyat, içerisinde insanların gözüne çarpan çok fazla korkunç evler ve şatolar bulunduruyor. Ayrıca bu evlerin ya da yapıların özellikleri o kadar birbirleriyle bağlantılı ki; Gotik edebiyatın gelişimi içerisindeki muhteşem anların bir zaman çizelgesi eşliğinde bu tarihin derinliklerine gidilebilir. Tabii ki burada başlıca kitapların ve dönemlerin tamamı bulunmuyor; fakat bunun yerine, ilk esrarengiz evlerden ve