Yeniden düzenlenmiş kültürün ve felsefenin, sentetik biyoloji çağında bireylik ile ilgisi.
Sosyolog Christian Smith’in What Is a Person?: Rethinking Humanity, Social Life and the Moral Good from the Person Up (Birey Nedir?: İnsanlığı, Sosyal Hayatı ve Ahlaki İyiliği Yeniden Düşünmek) adlı eserinde incelediği şey tam da bu – büyük varoluş sorunsalı üzerine, bizim benliklerimizi ve beklentilerimizi belirleyen şey üzerine ve toplumu iyi kılan kavramlarımız üzerine muhteşem bir meditasyon. Aynı zamanda bireylik hakkında teorilerimizin ve düşüncelerimizin çoğunun tamamlanmamış, dar görüşlü ve yanlış olduğunu da öne sürüyor.
Smith, eşit olarak iki tarafın da ciddi ve yapıcı olduğunu belirterek, sosyal bilimlerin ana paradoksundan bahsediyor ve bireyliği tanımlama konusunda sosyal bilimlerin dört temel eksikliğine değiniyor. Bu paradoksun da, sosyal bilimlerin insan aktivitelerini, kültürlerini ve sosyal yapılarını incelerken ve tanımlarken bireyin durumunun anlaşılması konusunda yetersiz kalması olduğunu belirtiyor.
Yoksul insan, ekonomik eğilimleri önceden tahmin edebilir fakat kendi benliğini tam olarak anlayamaz.
Christian Smith
Smith’in hitap ettiği ilk sorun sosyal bilim teorilerine ait; çünkü onlar sosyal hayatla ilgili ilginç ve aydınlatıcı önermelere sahip olmalarına rağmen; bizlerin – insanlar olarak – mutlak boyutlarımızı tam olarak yansıtmayı başaramıyorlar.
Örneğin değişim kuramı, sosyal kontrol kuramı, rasyonel tercih, işlevselcilik, ağ kuramı, evrim teorisi, sosyo-biyoloji ya da Marksizm içerisindeki insan etkili modellere baktığımız zaman; onların içerisinde bizim yaşamlarımıza ait belirli açıları fark edebiliriz. Aksi halde bu teoriler bizlere tamamen yabancı ve mantıksız gelecektir. Fakat benim şüpheye düşüren şey; çok azımız bu teoriler içerisinde bizler için, insanlar olarak, en önemli olduğunu düşündüğümüz şeyi fark edebiliyoruz. Onlarla ilgili bir şey bizim, bireyler olarak, derin öznel tecrübelerimizi ve önceki çağlarda filozofların “ruh” ya da “kalp” adını verdikleri; yaşadığımız hayatların zenginliğindeki önemli boyutları yakalama konusunda başarısız kalırlar.
Christian Smith
İkinci sorun ise sosyal bilimlerin insan tasvirleri ile sosyal bilimcilerin bireyler olarak benimsedikleri ahlaki ve – bazıları teoriler tarafından da yansıtılan – politik inançlar arasındaki farka değiniyor.
Çoğu teori insanları özellikle dış sosyal etkiler tarafından yönetildiği şekilde, maddesel kaynaklar için sosyal olarak rekabet ederken, stratejik olarak benlik yansımalarını değiştirirken, güç ve statü için rakiplerle savaşırken, belirli rollerin akıcı düzenlemeleri aracılığıyla kimlikler uydururken, tutarsız gerekçeler ile eylemleri rasyonelleştirirken tasvir ediyor. Ya da bunun aksine, hayatlarının çökebileceği, ölçülebileceği ve istatistik olarak biçimlendirilebileceği şeylere bağlı olarak çeşitli nitelikler ve kategoriler aracılığıyla yaygın olarak tahmin edilebilir olan yollarla davranışlarını, düşüncelerini ve hislerini tasvir ediyor.
Christian Smith
Smith’in üçüncü odak noktası, sosyologların, onları yükselten şeyin ne olduğunu ya da bireyselliğin doğasının onları nasıl etkilediğini anlamak pahasına sosyal yapıları kavramsallaştırma meşgalelerini inceliyor.
Sosyolojinin büyük bir kısmı yalnızca sosyal yapılara kesin gözüyle bakıyor ve bunların, insan çıktılarını nasıl şekillendirdiğine odaklanıyor… Sosyal yapıların kökeniyle ilgili güzel bir teori, insanların ve bireylerin doğasıyla ilgili daha büyük bir teorinin içerisine yerleştirilmelidir.
Christian Smith
Son olarak, Smith var olabilecek en büyük boşluğu ele alıyor – bizler insansı robotbilim, sentetik biyoloji ve insan evriminin teknoloji odaklı yönleri gibi kavramlar ile boğuştukça ortaya çıkan, insan benliği ve birey ile ilgili modern belirsizliklerimiz.
Doğal bilimler içerisinde sürekli büyüyen biyoteknoloji ve genetik mühendislik gücünün karşısında, beşeri bilimlerden ortaya çıkan post-modern eleştirilerin sonucunda, günümüzde çoğu insan tutarlı bir benlik ya da bireylik kavramının anlamı ya da açıklığı konusunda kuşkulu bir duruş sergiliyor ve insanı yeniden şekillendirebilme kabiliyetine sahip olan teknolojiler geliştikçe, bir bireyin ne olduğu ya da kimin itibarının korunmaya değer olduğu konusunda karışık bir duruş ortaya koyuyor.
Christian Smith
Fakat benim en sevdiğim kısım Smith’in bilimlere ve zihinsel araştırmalara uygulanan karma kültüre değinerek, Ortaçağa özgü antoloji tarzındaki fikir bileşiminin gücünü sergilediği kısım.
Güneşin altında yeni bir şey yok. Bu durumda, benim meselemde de özellikle değişik fikirler bulunmuyor… Çoğunlukla belirli bakış açılarını ve diğerlerinin zaten belirtmiş olduğu sezgileri bir araya getirdim.
Christian Smith
En önemlisi, Smith bilimin, ahlakın, politikanın ve felsefenin birbirleriyle kesişmeyen ve kesişmek zorunda olmayan ayrı konular olduğu fikrini gösteriyor – sosyal bilimlerin doğal bilimlere benzemeye çalışmasını talep eden iyi düşünülmemiş bir yan ürün modeli. What Is a Person? (Birey Nedir?) adlı eser hem bilimler arası ilgi uyandıran bir çalışma, hem de hali hazırda var olan fikirleri bir araya getirip yeni bir ışık altında yeni bir bakış açısı ortaya koyan hikâye olarak sentezleyici gücü açığa çıkaran eserlerden.
Brain Pickings by Maria Popova
Çeviren: Gözde Zülal Solak (tabutmag)