“Kendimizi her şeyden çok, sınırları ve kısıtlamaları olmayan, ırklara ya da sınıflara karşı önyargı beslemeyen özgür Gerçeğe hizmet etmeye adıyoruz.” Martin Luther King, Jr. Antik Yunan kavramı olan agape (merhamet) terimini, eylemsiz direnişin merkezi konumu olarak ele aldığı konuşmasını gerçekleştirmeden yıllar önce, yüce ruha sahip olan bir başka bilge; tarihteki en şiddetli dönemlerinden birisinin ortasında
“Genel akıllılık ve zihinsel uyanıklık, diktatörlüğün en güçlü düşmanları ve aynı zamanda verimli demokrasinin de temel koşullarıdır.” 1958 yılında, onda dört gram (bir çeşit uyuşturucu madde olan) meskalin alarak gerçekleştirdiği deneyüstü tecrübesinden beş yıl sonra – Cesur Yeni Dünyaadlı kitabın yazarı, modern bir kâhin olan – Aldous Huxley, “İnsanların Zihinlerini Şekillendiren Uyuşturucu İlaçlar” başlıklı bir
“Hepimiz, sosyal dünyalarımıza, görünmez fakat çelik gibi güçlü kablolarla bağlıyız.” Adrienne Rich, sevgi üzerine düşüncelerinde, ilişkilerin gerçeklerimizi geliştirdiğini öne sürmüştür. Fakat görünen o ki ilişkiler aynı zamanda bağışıklık sistemimizi de geliştiriyor. Öncü bağışıklık uzmanı olan Esther Sternberg, The Balance Within: The Science Connecting Health and Emotions (İç Denge: Sağlık ve Duyguları Birleştiren Bilim) adlı eserinde
Baltimor’un Bilgesi adıyla da tanınan meşhur gazeteci H.L Mencken, “Bir Beyefendi Gibi İçki İçmek: 30 Yıllık Kapsamlı Araştırmalar Sonunda Öğrenilen, Yapılması ve Yapılmaması Gereken Şeyler” adlı makale yazmıştı. Bu makaleyi okuduktan sonra, biraz bilgi edinilmiş olduğu için; insan edebi karakterlerin de bu konu üzerine düşüncelerini merak ediyor – bu sebeple, meşhur yazarların içki içmek üzerine
“Bundan zevk alıyor olabilir… Dünyanın gördüğü en muhteşem şehir.” New York, tartışmasız olarak modern tarihin en iyi edebi ilham perilerinden birisi. – Frank O’Hara New York’un kirli sokaklarını övdü, New York’un sokak kedilerinin toplumsal düzeni Gay Talese’yi çok şaşırttı ve pek çok sayıda deneme yazarı, Central Park’ın ihtişamına yöneldi. Gotham’ın birçok hayranı arasında Jack Kerouac
Artık yalnızca orji ve özgürleşme simülasyonu yapmak, hızlanarak aynı yönde gidiyormuş gibi görünmek geliyor elimizden; oysa gerçekte boşlukta hızlanıyoruz, çünkü özgürleşmenin tüm hedeflerini çoktan ardımızda bıraktık. Syf10(orji: her alandaki özgürlüğün patladığı an. Simülasyon: Gerçekten fiili olarak var olmayan bir şeyi, bir durumu bütün bileşenleriyle birlikte gerçekmiş ve fiilen varmış gibi gösterme durumu anlamına gelir.) Özgür
Yalnızlık Mevsim Olur Tragedyalar’da mısra işlevini yitirmiştir. Gittikçe solan humor, büsbütün silikleşir; aşkın sözü edilmez; içkonuşmalarla desteklenen anlatım yerini kesik, yalın ve tekdüze bir monologa bırakır. Yalnızlık mevsim olur. Eliot’un deyimiyle, “sanki büyülü bir fener sinirleri desenlerle perdeye yansıtmıştır”. Eşyanın canlı profili öylece kalakalır; her şeyin soluk bir biçimi söz konusudur artık. Cansever, “Ellerini arar
“Bu, anlatılmış en eski hikâyedir. İnanç hikâyesi – insanın hayata anlam veren, kendi kendini görme şeklini, dünyayı ve dünyadaki yerini doğrulayan bir şeye duyulan ihtiyacın temel, karşı konulamaz, evrensel olması.” Fizikçi David Bohm, 1977 yılında verdiği bir konferansta “gerçeklik, doğru olduğunu var saydığımız şeydir” diyor. “Doğru olduğunu var saydığımız şey inandığımız şeydir… İnandığımız şey de
İnsanın yaratıcılığına gerçekten kim sınır koyacak? Evrendeki fark edilebilir olan her şeyin çoktan keşfedildiğini ve bilindiğini kim savunacak? Richard Feynman popüler kültürün “aktif, yoğun, bilimsel olmayan” halinden hayıflanırken şöyle demişti; “Galileo’ya bizim dünyamızı göstermek isterim, bu durumda ona büyük miktarda utanç göstermem gerekir”. Bu bir noktaya kadar doğru ve trajik olabilir; geçtiğimiz milenyumda yapılan bilimsel
Siz onu okurken, onun da sizi okuduğu türden bir kitap. Anais Nin, geceye ait zevklerimiz bilimin bir konusu haline gelmeden önce günlüğüne şöyle yazmıştı; “Dünya, rüyalar yokken ağır ve mattır”. Bu düşünce Freud‘un 1900 yılında ufuk açıcı kitabı Düşlerin Yorumu‘nun yayınlanmasıyla birlikte daha hareketli bir hal aldı. Düşlerin Yorumu adlı kitapta, efsanevi psikanalist olan Freud’un