“Yazmak istiyorsanız, sizden başka kimse tarafından okunmayacak ve yayınlanmayacak dürüst bir günce tutmalısınız.” diye nasihatte bulunuyordu Madeleine L’Engle Yazar Adaylarına Tavsiyeler’de. W.H. Auden ise güncesini “tembelliği ve gözlem yeteneği yoksunluğunu disipline etme aracı” olarak tanımlamıştı. İnanıyorum ki, günce tutmak bize kendimizle bir arada olmayı, kendi deneyimlerimize şahit olmayı ve içsel dünyamızı tam anlamıyla kucaklayabilmeyi öğretir.

Esra Erol’u Foucault ile Okumak

Foucault okumak ve özellikle de bir ders dahilinde onu anlatmak oldukça zor bir iş. İktidar, yönetimsellik, söylem, disiplin, itaaktar bedenler, gözetim vs gibi kavramların içselleştirilmesi, gündelik hayatla birlikte düşünülmesi ve öğrencilerin bakış açılarında yer edinmesi gerekiyor. En zor kısmı da budur zaten; bireylerin içine adeta batmış oldukları gündelik hayatlarına mesafe alarak, kuramsal aracılar vasıtasıyla onlara
Yeni bir dizinin reklamını yapacak ajansların yöntemine değil; bir bilim insanının yöntemine başvurun. Diyelim nasıl şiir okunacağını iyi biliyorsunuz ama artık kendinize ait dizeleri yazmanın zamanı geldi. Bunu, tam anlamıyla nasıl sanatsal bir şekilde yapabilirsiniz? 1913 yılında Ezra Pound, “Bir imgeciden- yapmamanız gereken birkaç şey adına” başlığı altında, kendi dizilerini yazmaya yeni başlamış kişilerin yapmaktan
Yaratıcı içgüdü son tahlilde ve en basit ifadesiyle, bir kişinin içinde barındırdığı ekstra yüksek,  olağanüstü enerji; hayatta kalması için karşılaması gereken ihtiyaçlarının ötesinde de büyük; hiçbir hayatın tüketemeyeceği bir enerjiden kaynaklanır. 10 Aralık 1938’de, roman ve deneme yazarı, insan hakları aktivisti Pearl S. Buck, biyografik sanat eserlerine imza attığı ve Çin’deki köylü yaşantısını zengin ve
“Kitaplarımızı yakabilirsiniz… Ancak içindeki fikirler milyonlarca kanal aracılığıyla oradan sızmaya ve diğer zihinleri diriltmeye devam edecektir…” 1933 yılında Naziler Almanya’yı ele geçirdiğinde, asalak despotizmleri ülkenin vatandaşlarına, fikirlere ve kültürlerine nefes alacak bir yer bırakmamıştı. Baskıcı taktiklerinden bir tanesi, “Almanya ruhuna özgü olmadığı” varsayılan kitapları ortadan kaldırmaktı. Nazi liderleri öğrencilerden oluşan büyük grupları harekete geçirerek kitapları,
İnsanın bilinçli bir çaba ile refah seviyesini yükseltebileceği gerçeğinden daha cesaretlendirici bir şey bilmiyorum. “Başarının sırrı… uyanık olmaktır” diye yazıyordu Jackson Pallock’un babası,  genç oğluna yazdığı 1926 tarihli mektubunda.  Ancak kelimenin tam anlamıyla performans dünyası nedeniyle kendimizden geçmiş bir şekilde, otomatik olarak uyurgezer olduğumuz bu dünyada nasıl ayakta kalabilir, nasıl uyanık olmayı başarabiliriz ki? (Gerçekten
Asıl tenhalık vahşi yerlerde bulunur, insani zorunlulukların olmadığı… Kişinin iç sesi artık duyulabilirdir ve kendi içselliğinin büyüsüne kapılabilir. Sonuç olarak, kişi diğer yaşamlara daha berrak yanıtlar verir.  “Kimse doğrudan ruh hakkında yazamaz” diye yazar Virginia Woolf günlüğüne. Bir elin beş parmağını geçmeyecek sayıda yazar yazabilmiştir doğrudan ruh hakkında. Bunlardan biri, kendini türlerin bir çiftçisi ve türlerin
Bir şeyi anlamak için uzun süre özenli bir çalışma yürütmüş buna karşın hala kafan karman çormansa, dur, devam ederek ancak kendine zarar verirsin. Tüm zamanların en sevdiğim kitabı Alice Harikalar Diyarında’nın yazarı Lewis Carroll, günlük yaşamın konuları üzerine olağanüstü ve ileriye dönük görüşlere sahip bir adamdı. –Mektup Yazımının Yedi Buyruğu modern dijital iletişimimizi nasıl daha edepli
“20. YY’IN EN BÜYÜK YARATICI İKONLARINDAN BİRİNİN TÜRBÜLANSLI ANMASI” Nobel ödüllü Pablo Neruda yalnızca insanlık tarihindeki en muhteşem şairlerden biri değil; aynı zamanda insan ruhuna ilişkin olağanüstü iç görülere sahip bir adamdır. Örneğin Çocukluğumuzla Yüzleşmek Neden Sanat Sorusuna Cevap Verir’i muhtemelen yaratıcılık dürtüsünü en iyi açıklayan, kâğıda aktarılmış en başarılı metafordur. Neruda’nın çarpıcı zekasına ve
Müzik tutkunlarına hitap eden Dangerous Minds’da komik başlıklar ve köşe yazılarıyla (Simon Holland ve Dave Williams tarafından yazılmış) bezenmiş edepsiz ve kurgusal dergi kapakları koleksiyonuna rast geldik. Sanatçı Rachel Laine söyle diyor: “Benden yetmişli yıllarda yaptıkları müziklere ve elektronik orglarına aşık genç erkekleri hedef alan ve bu aşklarını cinsiyetçi dergi kapakları ile aldatan dergileri düşünmemi istediler!”