Bukowski’nin sihrini ışıldatan tuhaflığıyla mükemmel bir görsel eser. Bukowski’nin 1992 tarihinde yayınlanan Yeryüzü Şiirlerinin Son Gecesi isimli antolojisinde yer alan Mavi Kuş isimli şiir sert görünüşümüz altındaki hassasiyeti ve zayıf noktalarımızı gizleme, onları kontrol etme çabalarımız gibi oldukça insani bir tavır üzerine yoğunlaşmış. Cambridge Sanat Okulu öğrencisi Monika Umba tarafından büyüleyici bir şekilde animasyona çevrilmiş
“İçimdeki sen’e baktığımda hala sıcak, mutlu ve huşunetle minnettar hissediyorum” Aşk mektuplarının, özellikle seçkin aşk mektuplarının bir hayranı olarak, Anna Holmes’un Cehennemin Kürkü Yok: Kadınlar Tarafından Yazılmış Ayrılık Mektupları’yla büyülenmiş buluyorum kendimi. Onlarca yüzyıl içerisinde, Sylvia Plath ve  Anaïs Nin gibi en çok sevilen kadınlar da dahil olmak üzere, tanınmış, tanınmamış kadınların yazdığı dokunaklı mektupların
Albert Camus’nün aşk ve mutluluk üzerine söyledikleri, daha evvel Wendy MacNaughton tarafından poster haline getirilmiş ve Brainpickings işbirliğiyle satışa çıkarılmıştı. Sizlerin buna erişebilmesi için posteri de, Camus’nün söylediklerini de yeniden derledik. Eğer sevdiklerimiz, bizim, onlarla tanışmadan önceki hallerimizi bilseydi, bizi ne hale getirdiklerini anlarlardı… Aşk eğer kederli değilse, o başka bir şeydir ve kişi bu
Dünyadaki en şahane dahi mi yoksa en büyük aptal mı olduğunuza karar veremediğiniz zamanların tesellisi. “Kötü yazarlar özgüven sahibi olmaya daha yatkındırlar, iyi yazarlar kendilerinden şüpheye sıklıkla düşerlerken” diyor Charles Bukowski verdiği bir söyleşide. Kendinden şüphe etme iç dünyalarının unsurlarını dış dünyaya açan kişiler –sanatçılar– için oldukça bilinen bir durum. Genç Bir Sanatçıya Mektuplar’da Anna
“Yazmak, güzel bir kadınla yatağa girildikten sonraki gün kadının uyanıp cüzdanından bana bir avuç dolusu para vermesi gibi”   Yazın üzerine Meşhur Öğütler derlemesine katkıda bulunan, elbette; hayatın anlamına dair cesaretlendirici bakış açılarıyla gururlu sinizmin ve güçlü pesimizmin meraklı varlığı Charles Bukowski’den başkası değil. “İşte Günışığında Böyleyim – Röportajlar ve Karşılaşmalar 1963-1993”de Buk yazmanın getirilerini yüceltiyor;
Fitzgerald, Hemingway, Didion, Sontag, Vonnegut, Bradbury, Orwell, ve diğer edebi ikonlardan öğütler. Bizler büyük bir gizemin, olağanüstü bir gizemin parçasıyız; eğer kendimize özgü bir tabiata sahip olmak niyetindeysek, bu gizeme ayak uydurmamız gerekiyor.Marilynne Robinson Uyurken ve yazarken fiziksel olarak sabit durmayı öğrenirken, diğer yandan aklımızı günlük hayatın tekdüzeliğinden kurtulmaya cesaretlendiririz.Stephen King Sadece “yazılmış” gibi geliyorsa
“Yaratıcı bireyler genel olarak yalnızca bir cinsiyetin etkinliklerinden değil; diğer cinsiyetin etkinliklerinden de faydalanma eğilimi gösterirler” Yaratıcılıkla ilgili olarak onun dört aşaması, ideal yaratıcılık düzeninin bilişsel bilimi, hafızanın rolü, akıl hastalıkları ile yaratıcılığın ilişkisi üzerine muazzam bir araştırma yapılmış olsa da, çok az araştırmacı doğuştan gelen ve ancak çok az insanın kurtulabildiği bir parça olan
“Benbilirimciliğin, hoşgörünün düşmanı; diğerlerinin içsel çatışmalarını yargılamanın, insanlığın yüzkarası olduğunu alçakgönüllülükle hatırlatırım” İkinci dünya savaşının yıkıcı şafağından kısa bir süre sonra, 28 Mart 1941’de Virginia Woolf paltosunun ceplerini taşlarla doldurarak evinin hemen arkasında bulunan Ouse nehrine doğru kendini bıraktı, bir daha görünmemek üzere.  Gençlik yıllarında zor bela kaçmayı başardığı depresyonun şiddetli bir şekilde nüksederek en
“Aşkın beklentilerinizle hiçbir ilgisi yoktur; aşk yalnızca sizin neyi vermeye hazır olduğunuzla ilgilidir, bu ise her şey anlamına gelir” Sanattan daha sınırsız, bilimden daha kesin, felsefenin kendisinden daha felsefi aşk fenomeni hakkında birkaç yüzyıllık edebiyat tarihinde kendine yer bulmuş unutulmaz ve zamanın ötesi kavrayışları sizin için derledik. Aşk konusunda bazı yönlerden radikalleşen, yine de sağlıklı
Tahmin edin bakalım siz nesiniz? Bir feminist! Bu dünya üzerinde yaşayan canlı bir bireyseniz, muhtemelen hem kadın hem de erkek olmak üzere herkes size tüm feministlerin kıllı, tutucu, cinsel arzuları olmayan ve artık mızmızlanmayı bırakması gereken (çünkü oy kullanabiliyoruz ya…) sevimsiz şeyler olduğunu söylemiştir. Ancak bu genellemelerin içi bomboştur. Feminizm radikal ya da aşırı uç,