Mektubunu bugün aldım. İki kez okudum. Şimdi, akşama doğru, hava kararırken, bir kez daha okumaya başladım. “Duygusallaşma, ihtiyarlığın başlangıcı değil mi?” tümcesine kadar geldim ve bunun altını çizdim.

Her teknoloji – tıpkı yeni bir aşk gibi – doğduğunda sonsuz olasılığın coşkusuyla parıldar. Karanlık tarafları ve nihai çöküşü, çılgınca iyimser bir ruh hali için anlaşılmazdır ve biz de her zaman, güçlü bir devrim vaadiyle kültürün manzarasını süpüren bu yeni ortama kapılırız. Çığır açan astronom Caroline Herschel’in yeğeni olan polimat John Herschel, fotoğraf kelimesini 1839

Regine’m! Mektup bekliyordun benden, bugün tam üç hafta oldu, bense yazmadım. İyi ama bu mektubu kime güvenip emanet edebilirdim ki? “Pınardaki Kemancı” şiirini anımsarsın. Büyük güzellikler içerir; benim de özellikle hoşuma giden şey şairin yalnızca “ormanın çevik dansçıları”na, balığa, kuşa, fareye güveniyor oİması. Çok iyi biliyorum, bütün bunlar şiirin içinde bulunmuyor ve eğer şu ya

Paris, 17 Şubat 1903 Çok Sayın Bay, Mektubunuz birkaç gün önce elime geçti ancak. Bana karşı beslediğiniz büyük ve sevindirici güven için teşekkür etmek isterim. Bundan fazla yapabileceğim pek bir şey yok sizin için. Dizelerinizin niteliğini enine boyuna ele almam olanaksız; çünkü bunları şu ya da bu biçimde eleştirmek gibi bir düşünce aklımın ucundan geçmez.

23 Şubat 1947, Pazar akşamı(Kaliforniya treni) Sevgili Nelson Algren, Mektubumu İngilizce yazmaya çalışacağım. Bu nedenle, lütfen dilbilgisi hatalarımı hoşgör, kelimeleri doğru anlamlarında kullanamasam da anlamaya çalış. Yazım da çok kötü oldu; çünkü trende yazıyorum. Senden ayrıldıktan sonra, otele gidip makaleyi bitirdim, galiba pek iyi olmadı; ama o kadar da önemli değil. Sonra şu Fransızlarla akşam

Karşılaştırmalı Doğu/Batı Edebiyatı dersi vermeye gittiğim Las Vegas’tan attığım kartta da söylediğim gibi, Amerika’ya giderken yanıma aldığım kitaplardan biri de sizin Hani’nizdi. Oruç hocam, pos bıyığına yandığım, kitabınızın en çok okuduğum sayfası “Sevgili Yusuf’a: O, anlar…” diye 22 Mayıs 1994’de imzaladığınız ilk sayfası. Ben de anladığımı kanıtlamak için karalayıp duruyorum kitabınızı. Ne zevk! Ergo sum.

Abidin Dino’dan İlhan Berk’e Mektup

9.1.84Paris Sevgili İlhanDoğrusunu istersen İstanbul üstüne yazdığın herzeleri seveceğimi peşin biliyordum. Gelgelelim Galatayı yazmana: Geç bile kalmışsın, önemli Konu, sabırsızlıkla bekliyorum kitabını. Benim bildiğim Galata çok kişisel, teker teker Galata insanlarını sayman zor, çoğunu sen de tanıdın. Kamondo’da. Tam ne yapmak ve nasıl yapmak istediğini de bilmiyorum. Bizansı, Osmanlıyı içine alıyor mu kitabın? Üç beş

Ankara, 04.08.1964 Acıyı düşünmek yetmez. Acıyı duymanın yetmediği gibi. Hem düşünmek, hem duymak gerekir. Her şey gibi, bir bakıma. Mutluluğun olanaksızlığı biraz da bundan. Yalnız duyulsa, ya da, yalnız düşünülse, mutluluğa erişmek o kadar daha kolay oluyor ki. “En çok koyan acı”nın hangisi olduğunu ben de düşündüm.- “Tepe”1nin başlıca noktalarından biri de bu zaten. Okuyunca

Nicelik:
[İstanbul, tarihsiz] Çarşamba Nahit,Bir haftadan fazla oluyor. Sana bir mektup yazmıştım. Bugüne kadar cevap alacağımı umuyordum. Yoksa bana susarak mı mukabele ediyorsun. Böyle ise çok müteessir olacağım. Çünkü senin mektuplarına ne kadar ihtiyacım olduğunu zannederim söylemiştim. Ankara’ya gelmemin bazı şartlara bağlı olduğunu yazmakla acaba seni müşkül vaziyette mi bıraktım. Belki de bunun için yazmadın. Ama

Nicelik:

Bir bulutun gölgesi ve bir düşüncenin şarkısı hakkında sohbet edebileceğim tek insan sensin…” Vladimir Nabokov bir edebiyat bilgesi, Rusya’nın Amerika’ya göç eden en seçkin edebiyatçısı ve güçlü, saygıdeğer fikirlerin adamı haline gelmeden çok önce hayatındaki en önemli olay gerçekleşmişti: 24 yaşındaki Vladimir, 21 yaşındaki Véra ile tanışmıştı. Véra, Nabokov’un yaşamının kalan elli yılı boyunca yalnızca