“Ortak bir kimya ve ortak bir fizik evrenin içinden geçer.” Karmaşık şiiri “Daha Çok Sevilen Biri”nde W.H. Auden der ki: “Nasıl yanan yıldızlardan hoşlanabiliriz / Bir tutkuyla geri dönemediğimiz?” Bu çok uzun yıllardır cevabı aranan bir sorudur- tarafsız bir evrende hissetmenin insan kırılganlığımızla nasıl yaşayacağımız. Ancak tutkularımız, hissettiğimiz her şey ve olduğumuz her şeyle birlikte
“Bana göre iyi bir yazarsın çünkü yapmacık olmayan bir tarzın var, ve yazdıklarını okuduğumda, konuştuğunu duyabiliyorum.” Carl Sagan ve Isaac Asimov ilk kez 1960’larda tanıştı. “Kendisini yaşlıca biri olarak düşünmüştüm,” diye anlatıyor Asimov otobiyografisinde, “ama karşımda yirmi yedi yaşında, yakışıklı bir genç adam buldum; uzun, koyu tenli, konuşkan, ve kesinlikle inanılmaz bir derecede zeki.” İkisi
“Herkes kendi canlılığının ne kadarına katlanabileceğiyle ve kendilerini ne kadar canlılıkla uyuşturabilecekleriyle ilgileniyor.” Susan Sontag bir zamanlar “Bir yazar, dünyaya dikkatini veren kişidir – bir yazar profesyonel bir gözlemcidir” demişti. Yazarın gözleminin amacı yalnızca dış dünya değildir fakat aynı zamanda – hatta belki de daha ağırlıklı olarak – iç dünyadır. Bu bakımdan, yazar, bir diğer
“Bu, anlatılmış en eski hikâyedir. İnanç hikâyesi – insanın hayata anlam veren, kendi kendini görme şeklini, dünyayı ve dünyadaki yerini doğrulayan bir şeye duyulan ihtiyacın temel, karşı konulamaz, evrensel olması.” Fizikçi David Bohm, 1977 yılında verdiği bir konferansta “gerçeklik, doğru olduğunu var saydığımız şeydir” diyor. “Doğru olduğunu var saydığımız şey inandığımız şeydir… İnandığımız şey de
Sebebi yok.Buradayız.Hayat, mantığın ötesindedir. Sinirli bir genç kadın dünyanın en zeki adamına neden hayatta olduğumuzu sorduğunda, Einstein bu soruya beş satırlık keskin bir cevap ile karşılık vermişti. İçerisinde hayatın anlamına dair bir merak bulunduran bu soru, yıllar boyunca diğer büyük zekâlar tarafından da cevaplanmıştır: David Foster Wallace‘a göre bu tamamen bilinçli bir şekilde yaşamak demektir;
Sebebi yok.Buradayız.Hayat, mantığın ötesindedir. Sinirli bir genç kadın dünyanın en zeki adamına neden hayatta olduğumuzu sorduğunda, Einstein bu soruya beş satırlık keskin bir cevap ile karşılık vermişti. İçerisinde hayatın anlamına dair bir merak bulunduran bu soru, yıllar boyunca diğer büyük zekâlar tarafından da cevaplanmıştır: David Foster Wallace‘a göre bu tamamen bilinçli bir şekilde yaşamak demektir;
Gerçeklik dediğimiz boyutta dönüp dolaşan büyülü tuhaflıklardan neyi çıkarabiliriz? “Eğer kim olduğumuzu ve nereden geldiğimizi bütünüyle anladığımız bir noktaya erişebilseydik,” diye yazıyordu Carl Sagan bilim ve spiritüalizm üzerine düşüncelerini paylaştığı yazısında, “yine yanılmış olurduk.” Bundan yüzyıllar önce dünyanın ilk bilgisayar programlamacısı Ada LoveLace de komşusuna yazdığı mektupta aynı fikre değiniyordu;  ve birkaç on yıl sonra aynı