Yalnızlık Mevsim Olur
Tragedyalar’da mısra işlevini yitirmiştir. Gittikçe solan humor, büsbütün silikleşir; aşkın sözü edilmez; içkonuşmalarla desteklenen anlatım yerini kesik, yalın ve tekdüze bir monologa bırakır. Yalnızlık mevsim olur. Eliot’un deyimiyle, “sanki büyülü bir fener sinirleri desenlerle perdeye yansıtmıştır”. Eşyanın canlı profili öylece kalakalır; her şeyin soluk bir biçimi söz konusudur artık. Cansever, “Ellerini arar ve onları kollarının ucunda sarkar bulur.” Sevginin araçları korkuya dönüşmüştür bu kitapta. Gök bırakılmaktan doğan bir yaratıktır, krizantemse soyunur yapraklarından, tedirgin bir yolcu oluverir, ama ölümlerin çoğalmasıyla yeni bir umut kapısı açılmıştır: “Çünkü en büyük yaslar / en büyük ölümlerden sonra tutulur.” Cansever ölümle sıkıntının dölleri diye adlandıracağımız kişilerini konuştururken “uyumsuz”u usul usul okşar, insanın isyanına güvenir, haklı hüzünler bulacağına inanır. Bu kişilerin zaten çözülmekte olan bir toplumda yaşamaları Cansever’in temelde umuttan ayrılmadığının, başka bir yarın beklediğinin kesin kanıtıdır.
_
Tomris Uyar
Papirüs, Sayı 2, Temmuz 1966
Tragedyalar I
KORO
Çünkü bir bir yıkılmakta açsanız radyoları
Sokaklar, köpekler, tanrının bütün eşyaları.
EPİSODE
Biter elimizdeki şey, biter her şey
Kalırız, kan gibiyiz, donarız bir tanrısalda
Seslerle ve kırık tırnaklarla
Ve donar çılgınlığımız: gemilerde hiçbir kaptan yok
Yok, çünkü denizler kocaman, ölüler büyük
Bir soğuk ay soğuk ve tenha
Duyulur. Yalnızlık mevsim olur
“Ki çiçekler kendilerini toplar orada”
Ve zamanlar boğuşur, sırasız, biri bir ötekinden kalınlaşır
Düşer çay saatleri, anılar kalır
Sızar ölüler burdan bembeyaz masalara
Kahvelerde bilardolar hem solar
Silinir ve güneş gözlükleri takılır bir daha
Yazılar durur, telefonlar susar, son pullar yapıştırılır
Bir şeyler eksik kalır usul ve bakır.
KORO
Biz ki bir güz artığı, erkeğiz hem de kadınız
Doldurulmuş bir geyiğiz, korkarız, açıklanırız.
EPİSODE
Ve kalır yılgınlığımız: gök bırakılmaktan doğan bir yaratıktır
İçer içkisini, geriler
Bardağında bir ölü; hem ölümsüz hem ölü
Onca bir alışılmadık. Daha çok özgürlüğü
İle kararsız, yalnız, mumyalanmış bir öykü
Bu ölü.
Bir de var ölü değil. Değilse
Çünkü her gün ve böyle bir şeyler gerekirse
Aramızda bir şeyler, ürperten sürgünlüğü
Bizlerden bizlere doğru ne gitsin bu vakitlerde?
KORO
Yenilmek olunca korku, suyunu
Sindiren, sindiren kayaların renginde
Aramızda bir şeyler, bir sessizlik sözlüğü.
EPİSODE
Bu odur ki, biraz kin
Kayalaşmış saçlarla o taştan çiçeklerin
İçinde kayalaşmış, boyası kesin
Kin
Ağrısız, sonsuz, bütünü sevgilerin.
Bir gün ki tanrısız ve bavullaraz çıkagelmenin
Gölgeli, ama hiç anlaşılmadık bir istasyonunda
Olmakla ve soğuk hormonlarla
Birinin bir ötekinden anlamaz güzelleştiğinin
Çağrısıyla çoğalan her günkü gazetelerin
Hep aynı yürekten atılıp yorgun
Doğasız, bungun, bir gidip bir gelmelerin
Ardında ve kırık tırnaklarla
Ansızın kurduğumuz bir imge, bir efsanenin
Bizi tam böyle tutan yasalarında…
KORO
Ölüyüz. Ölüler kendilerini toplar orada
Çağlar ki kalınlaşır, gerilir, eylemler hazırlanır
Düşer kan saatleri, çarşılar kalır.
EPİSODE
Kan! acısıyla oluşan bu sonsuz nedirliğin
Kanı ve serin
Akşamlan seslerimizin değiştiği saatlerde
Her şeyin bir türlü kaldığı, içimizdeki bir şeyin
Durmadan bir türlü kaldığı ve böceklerin
Kaygısız benek değiştirdiği.
İşte o saatlerde Azıcık olmak için
Kan!
Çamuruyla buluşan sayısız eylemlerin Utkunun, aşkın ve yenilginin
Sonra her şeyin artık, birden her şeyin Yıllanmış isteklerin, ateşsiz cehennemlerin
O ölüm günlerinde, o süssüz törenlerde Alanlarda dirilen korkusuz, yeğin
Kan…
KORO
Bile bile, öykü öykü, gibi gibi
Bir kenti aradığımı, bir başka kentin
Adıyla aradığımız ve asıl bulmaktaki
Çözülmez güzelliğin…
Kan!
Hem sonu hem doğuşu en gerçek ilkelliğin.
EPİSODE
Oysa hep böyle avuçlarsız ve bavullarsız çıkagelmenin
Gölgeli, ama hiç anlaşılmadık bir istasyonunda
Her gün bir yerlere doğru sayısız tren biletlerinin
Gişeler, soğuk su ve güneş gözlüklerinin
Kayarak sallantısında
Kayarak, bilmeyerek, ve asıl hiç aldırmayarak
Boyutsuz, dingin, çaresiz bir geyiğin
Doldurulmuş bir geyiğin koşarak korkak
İçkiler, içkiler, o tekrar içkilerin
Yeni açmış yapraklarına
Kurarak yapısını hem aşkın hem ilgisizliğin.
KORO
Bozulduk. Ve bozuldu alınyazımız. Yalnız
Kuşandık yastutmaz giysilerini SENİN
KORO BAŞI
Hepimiz tanrı kaldık, kimse mutluyum demesin.
Edip Cansever gerçekten çok ilginç biri. Şiire sevdalı bir şairimiz..