Apaçık Yüreğim, Charles Baudelaire

İnsan, demek istediğim herkes, öyle doğalcasına baştan çıkmış ki, evrensel onursuzluktan üzülmez de ussal bir düzenin yerleşmesinden üzülür. Dünya son bulacak. Süredurmasının tek nedeni, var olduğundandır. Öyle çürük bir neden ki bu, tersini bildiren nedenler yanında lâfı bile edilemez. Özellikle de şunun: Bundan böyle dünyanın gök altında ne işi var? Ayrıca, varlığını nesnel olarak sürdürdü
Soğuk bir kış günü, karanfil almak için çiçekçi dükkanına girdim. Tatlı bir yaz hararetiyle ısıttırılan bu yerin havası, nebati usarelerin hafif, sert ve yeşil tebahhuratıyla meşbuydu. İstediğim çiçeklerin destelenmesine kadar, bana gösterilen sandalyede oturdum. Mesut bir insan hayalhanesi gibi, iklim, mevsim, yer ve zaman haricinde, meyil bir hevesin arzu edebileceği her türlü renkte otlar, yapraklar
1 Mayıs 1977. Kendimi bildim bileli örgütlerimin katıldığı bütün özgürlükçü eylemlere katılırım. O gün de “Türkiye Yazarlar Sendikası” saflarındayım. Görkemli bir işçi bayramı kutlaması sona ermek üzere. Sıra Kemal Türkler’in konuşmasına gelmiş. Güler Yücel’le saflarımızı bırakıp Cafe Bulvar’a giriyoruz. Orada başka arkadaşlar da var. Anımsadığım kadarıyla, Mustafa Kemal ve Tektaş Ağaoğlu, Kıvanç Ertop, Ela Güntekin,
Ümid Gurbanov üzerinden, “Karanlığın Sol Eli”, “Yer Deniz Üçlemesi”, “Mülksüzler” ve birçok kült romanın yazarı olan Ursula K. Le Guin’in, 2014 yılında Portland Community College adlı üniversitede yaptığı söyleşiden “Mülksüzler” romanını yazma sürecini anlatışına dair bir çeviri.

Akgün Akova – Ve Ağzın Uçar

Dilerim Dubrovnik’te bir aşk ezgisi bir çellonun tellerinden yavaşça aşağıya kayar, ayaklarımızın ucundan geçer, kırgın sokakları aşar, rıhtımdaki tekneye biner; yeni boyanmış, hatta dokun bak, tam da kurumamış kızıl bir adaya gider ve ben seni öperim. Dilerim Buenos Aires’te, Astor Piazzola’nın ruhu bandoneonunu omzuna asar, penceresinde yağmur damlalarının kafede masamıza gelir; “Yaklaş bana kalbimi duyacaksın
“Ortak bir kimya ve ortak bir fizik evrenin içinden geçer.” Karmaşık şiiri “Daha Çok Sevilen Biri”nde W.H. Auden der ki: “Nasıl yanan yıldızlardan hoşlanabiliriz / Bir tutkuyla geri dönemediğimiz?” Bu çok uzun yıllardır cevabı aranan bir sorudur- tarafsız bir evrende hissetmenin insan kırılganlığımızla nasıl yaşayacağımız. Ancak tutkularımız, hissettiğimiz her şey ve olduğumuz her şeyle birlikte

Non Cogito, Ergo Sum

Bazen düşünmek kötü bir fikirdir. Ian Leslie, “düşünmeme üzerine” Dylan, Djokovic ve akademik çalışmalar hakkında yazdı. 2011 senesinin ABD açık turnuvası yarı finalinin beşinci setiydi. Tenis için dört müthiş saatin ardından Roger Federer‘in genç rakibi Novak Djokovic karşısında bir sayıya daha ihtiyacı vardı. Federer servise hazırlandığında kalabalık büyük bir beklentiyle çığlıklar attı. Diğer taraftaysa Djokovic

Söylendim durdum

Şöyle bakıyorum şehre de, yeşil yeşil bir şey geçiyor içimden. Su mu, çayırlık mı, orman mı? Değil. Yeşil bir şey, zehir yeşili bir şey. Birtakım yeşil renkli zehirlerle zehirlenmiş yeşil bir su. Köpek leşi gibi uyuyor şehir: Yok, öyle değil… Köpek leşi, kokusu yönünden iğrenç, yoksa ölmüş bir köpekte kırılmış bir çocuk oyuncağının hüznünden başka,
Bir ümit hissinin içimi doldurduğu zamanlar olur, sanki orada, zihnimin dış yüzeyinin altında, anlaşılmayı bekleyen şeyler varmış gibi. Hani bir isim tam dilinizin ucuna gelir de bir türlü söyleyemezsiniz, işte bu da o aynı kışkırtıcı his. İnsanları düşündüğümde hissederim bunu, bir yirmilik diş çekilirken insanın aklına geliveren evrime dair izlerde, artık o alıştığı şekilde posalı

Yazarların Odaları 41: J. G. Ballard

Benim odama Belçikalı ressam Paul Delvaux’un eseri The Violation hükmediyor. Orijinali 1940’da Blitz döneminde yok edilmişti, ve ben de tanıdığım bir sanatçı olan Brigid Marlin’den bir kopyasını yapmasını istedim. Bu tabloya ve gizemli, güzel kadınlarına bakmayı bırakamıyorum. Bazen içinde yaşıyor gibi hissediyor ve her sabah tazelenerek uyanıyorum. Bir erkeğin rüyası. Dört torunumun resimleri var. Üzerinde