“Doğanın en büyük sırlarının hepsi kendi benliklerimizde mi şifrelidir?” Deliliğin meşhur tanımlarından birisi, daha önce gerçekleştirilmiş fakat hayal kırıklığına uğratmış olan bir davranışı tekrar tekrar gerçekleştirmek ve her seferinde farklı bir sonuç beklemektir. Freud bu kavram üzerinden “tekrarlama dürtüsü” fikrini icat etmiştir. Fakat ben Freud sonrası iyimser birisi olarak şuna inanıyorum; tehlikeli davranışlarımızı kör bir

“Boşanmanın gerçekleşmesi durumunda sana özellikle cömert ayrıcalıklar aracılığıyla önemli maddi avantajlar sağlayacağım.” Yeni nesillerin büyük bir hevesle tanınmış figürlerin özel hayatları üzerine yorum yapmalarını gözlemlemek her zaman hayret verici olmuştur – ne kadar göze çarpan kişiler ise o kadar modern, ne kadar gülünç bir durumsa o kadar eski. Bizim eksiklikle ilgili güvensizliğimizi, diğer insanların –

“Kendimizi her şeyden çok, sınırları ve kısıtlamaları olmayan, ırklara ya da sınıflara karşı önyargı beslemeyen özgür Gerçeğe hizmet etmeye adıyoruz.” Martin Luther King, Jr. Antik Yunan kavramı olan agape (merhamet) terimini, eylemsiz direnişin merkezi konumu olarak ele aldığı konuşmasını gerçekleştirmeden yıllar önce, yüce ruha sahip olan bir başka bilge; tarihteki en şiddetli dönemlerinden birisinin ortasında

Hayat: Engin Geçtan (155-162)

SON zamanlarda yaşanan olaylar, sahip-köle temeli üzerine kurulmak istenen küreselleşme girişimlerinin yeniden gözden geçirilmesi gerekliliğini açıkça göz önüne serdiği halde, dünya patronları ikiyüzlü stratejilerini daha da pekiştirme yönündeki tavırlarını inatla sürdürmeye kararlı görünüyorlar, Stalin’e atfedilen “Bir insanın ölümü trajedidir, sayı beş bin olunca istatistik” sözünü hatırlatırcasına. Belirli bir yönde hızını artırarak yol alan her şeyin

Nicelik:

Bradbury, Eames, Angelou, Gladwell, Einstein, Byrne, Duchamp, Sendak ve daha fazlası. “Mutluluk”, “aşk” gibi karman çorman terimlerden bir tanesi de “yaratıcılık” terimi ve bu terimler birçok anlama geliyor olabilme ihtimali taşıdıkları için, hiçbir anlama gelmeme riskini de taşımaktadırlar. Hal böyleyken, tarihin en muhteşem zihinlerinden bazıları yaratıcılığın doğasını yakalama, açıklama, tanımlama, ayrıntılarını bulma ve dikkatle inceleme

“Herkes için bir ilk vardır. Duyguları zenginleştiren bir an… Kelimelerle ifade edilemeyen gerçekliklerin ve güzel teriminin barındırdığı anlamın bir anlık fark edilmesi.” Nietzsche, müziğin eşsiz gücü üzerine düşüncelerine ifade ederken şöyle demişti; “müziksiz bir yaşam, bir yanılgı olurdu.” Edna St. Vincent Millay bir arkadaşına yazdığı mektubuna “müzik olmasaydı ölmeyi dilerdim” yazmıştı. Oliver Sacks ise müziğin

Nicelik:

Müziğin bilimsel olması daha az şey ifade eder ve evrenin müzikal olması ise çok daha fazlası. “Tüm gerçekler müzik ve matematikten oluşuyor” diye yazar Transandatalizm (Deneyüstücülük) hareketinin öncülerinden ve daha sonra feminizm denilen kavramın temelini atan Margaret Fuller. Teorik fizikçi, kozmolog ve saksafoncu Fuller’dan bir buçuk yıl sonra Stephon Alexander, bilimin ve müziğin birlikteliği üzerine

Garipliklere gülmek için ve hayatlarımızı, ölümün bizi almaktan ürpereceği kadar güzel yaşamak için buradayız. Hayatın anlamını kavrama macerası, varoluşun doğuşundan beri insanlığı sık sık ziyaret eden bir şey olmuştur. Modern tarihin kendisi bizlere, teşebbüs edilmiş olan cevaplar bolluğu sağlamıştır ve bu teşebbüslerin içerisinde Steve Jobs, Stanley Kubrick, David Foster Wallace, Anais Nin, Ray Bradbury ve

Meraklı küçük bir çocuk, nasıl dünyanın en iyi “iyileştiricisi” haline geldi. İnsanlığın “insan bedenini anlamaya yönelik” binlerce yıllık arayışı, tıp tarihinin dönüm noktaları arasına girmiştir ancak çok az kişi Farslı bilge İbn-i Sina (d.980-ö.1037) kadar övgüyü hak eder. İbn-i Sina, kültürümüzün yayılmakta olan hikayesinin en önemli düşünürlerindendir. Bilinen 450 eseri vardır. Bunlar, fizik, felsefe, astronomi,

İnsanın yaratıcılığına gerçekten kim sınır koyacak? Evrendeki fark edilebilir olan her şeyin çoktan keşfedildiğini ve bilindiğini kim savunacak? Richard Feynman popüler kültürün “aktif, yoğun, bilimsel olmayan” halinden hayıflanırken şöyle demişti; “Galileo’ya bizim dünyamızı göstermek isterim, bu durumda ona büyük miktarda utanç göstermem gerekir”. Bu bir noktaya kadar doğru ve trajik olabilir; geçtiğimiz milenyumda yapılan bilimsel