Amour: Aşk Tanımı

Dokuz günlük Filmekimi’nde sığamayan, biletleri gişe satışının ikinci saatinde tükenen Aşk, Altın Palmiyeli “Beyaz Kurdele”den sonra Haneke’nin elinden çıkmış en iyi filmlerden biri. Kendi anlatımıyla ‘Kimsenin kolayca ve içi rahat bir şekilde seyredemeyeceği’ filmler yapan yönetmenin bu çizgisinden taviz vermediğini söylersek hata etmiş olmayız. Aşk filmi özetle, seksenli yaşlarını sürmekte olan emekli müzik öğretmeni çift

Göğe bakma durağında indi!

80 sonrasının en önemli şairlerinden birisi olan, “acının şairi” Ahmet Erhan, 55 yaşında kansere yenik düştü. Turgut Uyar’ın doğum gününde, çok sevdiği dostu Behçet Aysan’la buluştu. Karanlıkta gülümsüyorsun, gülümseyişini her anımsadığımda karanlığı da anımsıyorum. Akdeniz güneşinin yaktığı yüzünde dinsiz bir peygamberin duruşu var. Kuşatılmış ve yorgun bir ülkeye benziyor yüzün. Sevmiyorsun kendi sınırlarını. Hafif alay

Hiçbir şey demedim, her şeyi söyledim

Kuruntular. El yazısı şiirler bunlar. Daktilonun çıt sesinin duyulmadığı, biraz dikkatle kulak kabartılacak olursa kurşun kalemin kâğıtla buluştuğunda yaydığı hışırtının duyulabileceği. Zira “Daktilonun şiirimle aramdaki mahremiyeti ortadan kaldırdığını, elimin bu mahremiyeti yeniden kurduğunu gördüm.” El bir biçimde işin ve de şiirin içine giriyor işte. Daktilo bu ‘bir başka Neruda’ için dinginleşmiş ruhunu yansıtmasının önüne geçiyor.
Her gece olduğu gibi dayanılmaz bir horultu vardı sefilhanenin koğuşunda. Tom uyuyamıyordu. Koğuştaki altmışa yakın karyolanın hepsi doluydu. En çok horlayanlar sarhoşlardı ve uyuyanların çoğu sarhoştu. Tom doğruldu, pencereden süzülüp uyuyan adamların üstüne düşen ay ışığını seyre daldı. bir sigara sarıp yaktı. Adamlara baktı, yine. iğrenç adamlardı hepsi, beş para etmez. Kim bilir en son
Benden veya benim kuşağımdan önce yazılmış şiirleri kendi değerleriyle başbaşa bırakarak araya kesin bir çizgi çizdiğime inanıyorum. Bu çizginin başlangıç noktasına, oluşumuna, bugüne gelişine, kısacası belli bir şiir sürecinin ayrıntılarına değinmek istemiyorum. Oteller kenti, şiirimin vardığı son durak değil elbette. Ne var ki, bundan sonra şunu şunu amaçlıyorum da demiyorum. Çünkü amaçlamak, özel olsun, biçimsel
Konuya şöyle girelim isterseniz. Bir süre önce üçünüz de geniş yankılar uyandıran şiir yazıları yazıyordunuz. Aklıma ilk gelenler, Edip Cansever’in “Mısra İşlevini Yitirdi”, Cemal Süreya’nın “Folklor Şiire Düşman”, Turgut Uyar’ın “Çıkmazın Güzelliği” başlıklı yazıları. Bunlar o kadar çok yankı yaptı ki, kendileri fikir üretmeyen birtakım eleştirmenler, bu yazılardaki sloganlarla uzun sire geçinebildi. Bugünse, Cemal Süreya

Hayatın Tezer Eşiği

Memleketin tuhaf günlerinden biriydi yine. Adliye içerisinde tutuklanan avukatlara destek eylemi yapan avukatlar derdest edilmiş, Sinop’ta barış konuşmaya giden BDP’li milletvekilleri linç edilmek istenmişti. Aynı saatlerde İmralı’ya hangi heyetin gönderileceği konuşuluyordu bir de. Barış kararlılıkları, büyük cümleler… Sinop’ta cam çerçeve kıran taşlar ve yanıcı maddeler eşliğinde atılan sloganlara kulak kabarttım: “Ermeni soyları, Sinop’tan defolun!” “Hah”
Aralarında birçoklarına göre Türkçe şiirin en büyük isimlerinden olan Necip Fazıl’ın da olduğu bir grup yazarın örtülü ödenekten pay almak için Menderes yönetimine ve bizzat Menderes’e nasıl yalvardıklarını Habertürk’ün manşetleriyle öğrendik. Elbette yazarların iktidardan maddi manevi fayda sağlamaları, iktidar yararına çalışmaları, hatta meslektaşlarını ispiyonlamaları yeni değildir; maalesef çok büyük bir sürpriz de olmamakta. Komünizm düşmanlığının
Caché, ilk olarak 1989 senesinde The Sevent Continent ile beyazperdeye adım atan, sonra sırasıyla Funny Games, Code Unknown, The Pianist, Time of the Wolf gibi filmlerle kendine özgü sinema dilini yaratmış olan Almanyalı yönetmen Michael Haneke’nin, 2005 senesinde yazıp yönettiği filmidir. Haneke bu film ile, başta 2005 Cannes Film Festivali en iyi yönetmen ödülü olmak

Her yerde senin mizahın var

Mizah ve düşün hayatımızın büyük ustası Aziz Nesin ölümünün 18.yılında anılıyor. ‘Direniş’ günlerine denk gelen ölüm yıldönümünde Aziz Nesin’i anıyor, Cansu Fırıncı‘nın “Ölüm yıldönümünde Aziz Nesin’i doğurmak!” başlıklı yazısına yer veriyoruz. Şimdi gözümü kapatınca, ilkin Bursa sokaklarında sürgünde görüyorum seni. Aç biilaç dolanıyorsun sokaklarda. Bir yokuşun başına kıvrılınca eski bir okul arkadaşın çıkıyor karşına. O