Böyle anlarda hep olur. Yerinde kullanılan bir sözcük, rasgele yükselen bir şarkı, nasıl kavratır yaşamayı! Ne diyor radyodaki ses: Teamo Te. Ne demek olabilir Teamo Te? “Seni seviyorum, seni, seni, seni,” gibi bir şey. Hiç usanmadan, hep yineleyerek.
Ahmet Cemal, Ingeborg Bachmann'dan çevirdiği bu bölümü kurşun kalemiyle yazıp 1989'un Mart'ında armağan etmişti bana. Tabii ben o gün otuz yaşına basmıyordum ama Ingeborg Bachmann da erkek değildi ona bakarsanız. Aslolan sözü edilen duyguyu kavramaktı. Nitekim ‘otuz yaşın kötü başladığını’ anlattığım eski bir öyküde (Yürekte Bukağı / 1978) F.S. Fitzgerald'ın şu saptamasına yer vermiştim.
Çağımızda aşk nedir, ne değildir? Bir sürü kavramı toparlarken dağıtıyoruz ister istemez. Ama aşk konusunda bu tür tanımlara kalkışınca işler daha bir sarpa sarıyor. Öyle ki “günümüzde aşk” deyince, gülmek geliyor içimizden. Neden? Galiba yıllar yılı “tek tip” bir aşk düşündüğümüzden. Aşkın mekânını, zamanını, onu yaşayanların sınıfsal özelliklerini hesaba katmadan “aşk”ı yücelttiğimizden. Eski Yunan’da aşk,
Gösteri Dergisinin 1981 yılına ait bir sayısında Şahin Kaygun’un fotoğrafladığı ve Tomris Uyar ile Turgut Uyar arasında geçen söyleşi sayfalarını yazıya aktardık. Yaşamını, yazın beğenisi yakından bildiği birine sorular yöneltirken, “tecahül-ü arifane“ye kayma sakıncasıyla karşı karşıya kalıyor kişi. ​Ancak yanıtlarını gerçekten merak ettiğim sorular sorarsam kaçınabilirim bu yapaylıktan. İlk soru: Bugünlerde yeni yazılan şiirleri okurken
Konuya şöyle girelim isterseniz. Bir süre önce üçünüz de geniş yankılar uyandıran şiir yazıları yazıyordunuz. Aklıma ilk gelenler, Edip Cansever’in “Mısra İşlevini Yitirdi”, Cemal Süreya’nın “Folklor Şiire Düşman”, Turgut Uyar’ın “Çıkmazın Güzelliği” başlıklı yazıları. Bunlar o kadar çok yankı yaptı ki, kendileri fikir üretmeyen birtakım eleştirmenler, bu yazılardaki sloganlarla uzun sire geçinebildi. Bugünse, Cemal Süreya