Gençlik ateşinden yana payıma ne kadar düştüyse, tükendi vaktinden önce, ekşi, kuşkulu birine dönüştüm; hep gizlenecek yerler, yatay konumlar peşindeydim. Gençliğe özgü umarsız çözümler, hiçbir şey açıklamıyor bunlar. Hiç tedirginliğe kapılmadan düşünelim ince ince, sis öyle kolayca kalkmayacak.

Samuel Beckett, Proust (43—46)

Alışkanlığın ölümüne örnek diye çözümlenen o ilk Balbec ziyaretinde olduğu gibi, otele bu gelişinde de bitkin ve hastadır. Ama şimdi ejderha uysallaştırılmıştır ve mağarada bir odadır. Alışkanlık yeniden örgütlenmiş, yeni bir yapı kazanmıştır – Proust’un, “bir göz kapağının tersine çevrilmesinden daha uzun ve daha zor [bir süreç ki] çevremizin ürkütücü ruhuna bizim kendi tanıdık ruhumuzun
Mezarlıklar kötü şeyler çağrıştırmıyor bende, hava almam gerektiğinde, başka yerlerden daha çok, orada hava almayı yeğliyorum. Birbirine karışmış toprak ve çimen kokuları hiç de kötü gelmiyor burnuma, belki biraz mayhoş, biraz yapışkan ama canlıların ayak, diş, koltuk altı, kıç, kaygan penis uçları ve düş kırıklığına uğramış yumurtalıklarından yayılanlara oranla kat kat güzel bence. Babamın kalıntıları
Yitik Zaman’ın en ünlü epizodu: Marcel bir gün çayına kurabiye batırır ve ıslanmış kurabiyenin kokusu bütün bir yitik zamanın anımsanmasını, geri alınmasını sağlar, istençdışı belleğin Proust’udur bu, Bergson felsefesinin edebiyattaki uzantısı sayılan Proust. Doluluğun, varlığın, huzursuz da olsa huzurun, sürekliliğin Proust’u: Kendisi ne derse desin, aslında “yekpare, geniş bir ânın parçalanmaz akışında” yüzmekte olduğuna ikna

Samuel Beckett: Quad I+II (play for TV)

Orada büzüşmüş kalmışken,küçük tapınma yerimde, karanlıkta,kimsenin beni göremediği o yerde,yalvarmaya başladım,ona, görünmesi için,bana görünmesi için. Ne zamandır âdetim, alışkanlığım olmuştu bu benim.Ses çıkarmadan,zihinsel bir yakarış,ona, görünmesi için,bana görünmesi için. Gecenin köründe,yorgunluktan bitip tükeninceye kadar. Ya da,tabii,taa ki – “Bir karenin dört köşesi, dört eşit kenarı, iki eşit köşegeni ve bir merkezi olduğu akla yatkındır. Ama
The Guardian, Camus’nun 1947 yılında yayınlanmış olan Veba adlı romanı için şöyle yazıyor: Toplumumuz absürt ve Albert Camus’nun romanı –diğer birçok şeyin arasında ve ahlaki yönden değerlendirmesine karşın– modern varoluşun absürtlüğü ile ilişkimizi inceliyor. Fakir dünyaya, milyonların mezar gemilerle veya tehlikeli çöller üzerinden; boş vaatler arayışıyla, kendi hayal oyunlarını dünyaya yayan – ve hatta Camus’nun
Yalnızca birkaç şey zihin gücünüzü ve ruh zenginliğinizi ortaya çıkarır: bir kimseye -özellikle bir arkadaşınıza- geribildirim verirken, kalbiniz ve aklınız arasındaki paralellik ve geriye çalışmanın devamını getirmek için gerekli olan hevesten bir parça bırakmış olmanız. Samuel Beckett‘in çetin aşk şaheseri ve şair Thom Gunn‘ın Oliver Sacks‘in Bir Yazar Olarak Evrimindeki rolü yapıcı eleştiri sanatının ne