TÜM ÖZELLİKLERE ERİŞMEK İÇİN LÜTFEN GİRİŞ YAPIN

YENİ HESAP OLUŞTUR ŞİFREMİ UNUTTUM :(

DETAYLARI HATIRLAYIN

AAH, BİR DAKİKA, HATIRLADIM!

YENİ HESAP

DAHA ÖNCE ÜYE OLDUNUZ MU? GİRİŞ YAPIN
  • Hesabım
  • Yardım
  • Bildirimler
  • Temas
  • Giriş Yap

tabutmag Edebiyat, Sanat, Kültür, Şiir ve Kitap

  • Avlu
  • Dükkan
    • Dergi & Gazete
    • İmzalı Kitaplar
    • Posterler
  • Atölye
    • Kategoriler
    • Çalışma Gönder
  • Duvar
    • Metin
    • Ses
    • Galeri
    • Video
  • Pencereler:
  • Edebiyat
  • Görsel Sanatlar
  • Sinema
  • Müzik
  • Tiyatro
  • Diğer Şeyler
  • No products in cart.
Salı, 13 Ekim 2020 / ODA Edebiyat

Tezer Özlü: Yaşamın Ucuna Yolculuk (20-22)

Öykü ve şiir yaratmak için doğmuş olanlar, aşık olmakla yetinemezler, çünkü aşkın sanatsal bir yapıtı oluşturacak entelektüel örgüsü yoktur.

Her anı ölüdür.

Şimdi sen de bir anısın. Sen de ölüsün. Her zaman benimle birlikte olan, birlikte taşıdığım, yaşadığım sözcüklerime dönmem gerek. Sözcüklerim olmadan o gökyüzüne nasıl dayanabilirdim. O caddeye, o geceye, gecelere, uykuyla uyanıklık arasında öylesine yatıp uyuyamadığım için sinirlendiğim ve her şeyi düşünüp, kalkıp düşündüklerimi sözcüklere çeviremediğim gecelere. Ya da uykunun ölümsü derinliğinde var oluşumuzun küçüklüğünü algıladığım gecelere. Bu yaşam, beni ancak içimde esen rüzgarları, içimde seven sevgileri, içimde ölen ölümü, içimden taşmak isteyen yaşamı, sözcüklere dönüştürebildiğim zaman ve sözcükler, o rüzgara, o ölüme, o sevgiye yaklaşabildiği zaman dolduruyor.

Başka hiçbir şey.

Şimdi sen bir anısın. Tenin herhangi bir yerde sürdürecek yaşamını. Hiçbir sevginin ardından gidemem. Sevgi inandırıcı değildir. Düşüncelerin bulduğu, düşüncelerin biçimlendirdiği bir durumdur. Düşünüldüğü oranda büyür, derinleşir, büyütülür, derinleştirilir. Ne denli düşünülürse, o denli büyür. O denli dayanılmaz boyutlara ulaşır, ulaştırılır. Gerçekleştirilemez. Soyutlaşır. Ve hiçbir zaman bitmez. Yaşam gibi. Ölüm gibi.

İnsan sevgiye biri yanımızda olmadığından acı çekene dek dayanır; oysa gerçek yalnızlık dayanılmaz bir hücredir.

Gövdeler iç içe girdiğinde de sevginin gerçekleşmesi olanaksız mı. O sonsuz boşalma anında da sevgi doyumsuz, insan yalnız mı. Doğum anında. Ölüm anında.

Sevgi, istenilen bir olguya da aktarılır, aktarılabilir. Çeşitli anlara, çeşitli insanlara, çeşitli kentlere, caddelere, tepelere aktarılabilir. İnsan ne denli derin düşünebiliyorsa, sevgisi o denli derindir. O denli doyumsuzdur. Ve acısı da o denli büyük. Yaşam acısı.

Özlem duymuyorum. Bir beklediğim de yok. Acı da duymuyorum. Açlık da. Uyku da. Ama belki de her şeyi bürüyen bir acı. Beni. Caddemi. Odamı. Resimlerimi. Anılarımı. Çocukluğumu. Çocuğumu. Kanımı. Benliğimi. Ah, derinliğinde duygular aradığım benliğimden de öte, benliğimden de büyük. O zaman uzun gecelerin o güzel teni ile karşılaşıyorum. Sonunda bizi güneş ışıklarının bulduğu gecelerin. Ya da arka avludaki çıplak ağacın. Şimdi sen ölü bir anı olmak istiyorsun. Başka kentlerin başka sınırlarından arıyorsun. Daha uzaklara gitmek istiyorsun. Benim geçmişimin kentine. Benim güçlüklerimin kentine Çocukluğumda gördüğüm ilk büyük kente. Varır varmaz küçük taşra kasabalarına özlem duyduğum kente. Gecekonduyu andıran bir eve geldiğimizde. Babamın akrabalarının yanına Geldiğimiz gün. Bir gece önce akrabalardan birinin çocuğu ölmüştü. Karanlık odalardan birinde üzerini beyaz bir çarşafla örtmüşler, öyle bekliyordu. Annesi bitişik odada ağlıyor, biz çocuklar holde oynuyorduk. Kapı hep aralansın, küçük çocuğu cesedini görebileyim istiyordum. Bir büyük korkuyla karışıktı bu özlem. Ölümün bana ilk kez kaldığım evde bir çocuk cesedi olarak göründüğü yağmurlu bir gün. Dokuz yaşında bir çocuk cesedi. Kitaplarımın evin dar koridorunda tozlu raflarda dizi durduğu büyük kente gitmek istiyorsun. Akşamın alaca kanlığının yaklaştığı saatlerde tepelerimin daha da belirginleştiği ağaçlarımın tek tek gölgelerini seyrettiğim ve kendi kendime “işte öleceğin yer burası. Nerede olursan ol, ölmek için, kendi ölümünü bulmak için bu tepelere dön” dediğim kente.

Dünyayı o kentte algıladık. Tramvaylara bindik, ilk insan kalabalığı arasında yittik. Sonra insanların birbirinden ne denli farklı olduğunu sezinledik. Genç olduk. Kahvelere, meyhanelere gittik. Sanatçılara baktık. Geceleri onların gittikleri barlara gittik.

Şimdi, bu sanatçıların kimi öldü, kimi de ırak ülkelere gitti.

O kentte, ilk kez erkek bedenlerini sevmeyi öğrendik ya da denedik. Evlendik ya da boşandık. Her şeyle alay edebildiğimiz geceler oldu. Kimimizin sinirleri bozuldu. Kimimiz kanserden öldü. Orada politikayı yaşadık. Yasak şiirlerle. Bir avuç insan hakkı ile. Ama her şey içimizde büyüdü. Büyüdü. insan sevgisi zaman zaman yalnızlığımızın boyutlarını aştı, zaman zaman da insanlar yalnızlığımızı birbaşınalığımızdan daha derin, daha dayanılmaz boyutlara iteledi. O zaman kentin denizlerini izledik. Dalgaların köpüklerinin sonsuzluğu Anımsattığı bir zaman ışığında. Kuzey rüzgarının mavi-yeşile bürüdüğü suların yüzeyinde. O kentte kimse mutlu olmadı, ama kimse de mutsuz değildi. Çünkü kimse inanmaz mutluluğa. O kenttesin. Bana kış mevsiminin ve ölümlerin şarkılarını bırakıyorsun.

Şimdi çocukluk beklentilerini yeniden buldum, bulvarların ve evlimim öte yakasında…

Bulvarların ve evlerin uzantısında çocukluk sorularımın yanıtını buluyorum. İçimdeki çocuk konuşuyor: İşte yaşam burada. Sınırsız varoluş. Çocukluk resimlerinde sınırlı olan varoluş. Ama şimdi sonsuz işte. Sonsuzluğu yakalayabilen için. İşle burada. Ev sıraları biçiminde… geniş bir cadde biçiminde, çıplak bir ağaç biçiminde. Yaşlı bir kadın biçiminde. Bir sarhoş biçiminde. Sen çocukluğunun özlemi içinde özlemeye devam ediyorsun…

Çocukluğumda, ortasını bir duvarın böldüğü bir kent resmi yoktu. Yalnız ve yaşlı kadınların resmi yoktu. Her an bırakılmışlık içinde ölümü bekleyen. Bunlar yeni resimler. Büyük bir mağazanın altında karanlık bir lokanta. Yaşlılar önlerinde çikolatalı pasta, oturuyorlar. Yitik geçmişlerini yitik anları içinde yaşıyorlar. Yaşamıyorlar. Yaşamları çikolatalı pasta ve ölüm beklentisinden oluşuyor. Bu yeryüzünde her şey olmak isterim, ama Berlin kentinde yaşlı, yalnız bir kadın olmak, asla. Berlin kentelerinde. Eski yapılarında. O zamana dek çoktan bir mezarlığa varmış olmam gerek. İnsanın yalnız cesedi yalnız kalabilir, canlı (cesedi) asla. Çocukluğumda yeryüzünün sonsuzluğunu algılayabiliyordum, ama yaşlı kadınların yalnızlığını değil.

Büyümenin yaşlanmak demek olduğunu bilmiyordum. Ölmeyi görmek, Mora Nehrini yeniden görmek olduğunu…

ETİKETLER: Tezer Özlü

Bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

BU HAFTANIN ÇİÇEKLERİ

Dün Dağlarda Dolaştım Evde Yoktum – İlhan Berk

Dün Dağlarda Dolaştım Evde Yoktum – İlhan Berk

Dümbüllü’nün Son Öğrencisi: Nejat Uygur

Dümbüllü’nün Son Öğrencisi: Nejat Uygur

Octavio Paz, Telaş

Octavio Paz, Telaş

Arşivde arama yapın...

tabutmag

  • Hakkımızda
  • Künye
  • Ekibimiz
  • Yardım
  • İletişim

kişisel

  • Hesabım
  • Sepetim
  • Havale - EFT Bildirimi
  • Yazı Gönder

e-posta aboneliği

tabutmag üzerinden tüm gelişmeler hakkında bilgi almak için e-posta adresinizi bizimle paylaşın.

Güvendesiniz*
Asla 3. kişilerle paylaşılmaz.

tabutmag, tabutedebiyat adı altında 2001 yılında hayata geçirdiğimiz edebiyat, kültür ve sanat forumlarının desteklediği, tabutedebiyat’ın ilkelerini benimseyen bir sanat bildirgecidir. tabutedebiyat ise gücünü, yaklaşık 12 yıldır yazın alanında üretken, popüler edebiyatın dışında kalan ve kalmaya ısrarlı yeni nesil yazarların birbirleriyle girdiği etkileşimden alır.

Dönüşümün karşılığı, edebiyat, sinema, tiyatro ve görsel sanatlar alanında ilgililere nitelikli ve özgün içerikler sunmak olmuştur.

Bu etkileşimin bir parçası olmak, yazılarınızı, yorumlarınızı, ürünlerinizi, videolarınızı tabutmag sayfalarına göndermek isteyebilirsiniz, isteyin. Bu doğrultuda Atölye, herkesin içerik yüklemesine açıktır. Diğer nitelikli çevirileriniz ve çalışmalarınız için hello@tabutmag.com adresiyle temas edebilirsiniz.

Edebiyat Kisvesinde Aşırı Sanat © 2001 tabutmag.com - Tüm hakları saklıdır.
Yazılar ve görseller, kaynak gösterilse dahi, özel izin olmadığı sürece tamamen kullanılamaz. Kısa alıntılar, yalnızca alıntılanan makaleye aktif bağlantı verme ve alıntılanan bölümdeki aktif bağlantıları koruma şartıyla yapılabilir. Bu hususta gerekli yazışma ve temas bilgilerimiz şu bağlantıda yer almaktadır.

ÜST