III. Müziğin Bestelenmesi İnsanın konumunun derin alt üst oluşlar geçirdiği bir zamanda yaşıyoruz. Modern insan değerleri anlama yetisini ve orantı duygusunu gitgide yitiriyor. Temel gerçekleri anlamadaki bu başarısızlık çok ciddi. Bu, kaçınılmaz olarak insan dengesinin temel yasalarının ihlaline götürür bizi. Bu yanlış anlamanın müzik alanındaki sonuçları şunlar: Bir yanda, müziği küçültüp köleleştirmek ve kolay faydacılığın

Schopenhauer; Müziğin Gücü Üzerine

İstemenin nesneleşmesi idealardır. Müziğin etkisinin öteki sanatlardan daha güçlü olmasının, onun insanın içine işlemesinin nedeni budur. Çünkü onlar olsa olsa gölgeden söz eder, oysa müzik özü söyler. Susan Sontag’ın “Müzik sanatların en güzeli, en canlısı ve en hassasıdır” söyleminden yüzyıl önce, Friedrich Nietzsche bunu daha açık bir şekilde dile getiriyordu: “Müziksiz hayat bir hata olur.”
Artık bu korkuya da başka bir korkuya da yer yoktu, çünkü müzikle dolup taşmıştım. Oliver Sacks’in çalışmalarına göreceli olarak geç kaldım, o bilim ve insan ruhu arasında köprü kuran büyük bir hikâye anlatımı büyücüsüydü. Kamuoyuna yazdığı yazıda ve Demir Perde’yi geçip çocukluğumun Bulgaristan’ını içine sokmadığı zamanlarda daha doğmamıştım. Yirmili yaşlarımdaydım, Amerika’ya yöneldim, Dr. Sacks’in yazısına

Sınırlar ve Sınırsızlık

Aytun ve Can Menek, Urban Borderline ve Everywhere Home teklileri ile  sınırların yoğunluğu ve şiddeti üzerinde Lo-Fi ve hip-hop tınılarıyla gezinerek “soru”ların peşine düşüyorlar. İnsan varlığının pus gibi kendi üstüne düştüğü şu günlerde -içsel havalandırmalar neticesinde- bizi uzaklara taşıyan sorular, bizi bize yaklaştıracak yeni sorularla geri dönüyorlar. Yolculuğuna çok uzak bir yıldız sisteminde başlayan bir
“Herkes için bir ilk vardır. Duyguları zenginleştiren bir an… Kelimelerle ifade edilemeyen gerçekliklerin ve güzel teriminin barındırdığı anlamın bir anlık fark edilmesi.” Nietzsche, müziğin eşsiz gücü üzerine düşüncelerine ifade ederken şöyle demişti; “müziksiz bir yaşam, bir yanılgı olurdu.” Edna St. Vincent Millay bir arkadaşına yazdığı mektubuna “müzik olmasaydı ölmeyi dilerdim” yazmıştı. Oliver Sacks ise müziğin
“Buzdolabı motorunun vızıltısından bir gölün üzerinde çekilen küreğe, bir çellonun tonlarından sessiz bir trompete; tüm seslere estetik bir biçimde tepki gösterin.” Müziğin duygusal beynimiz üzerinde güçlü bir etkisi vardır. Görünürde cansız olan zihinlere yeni hayatlar verebilir. Fakat eğer müzik içgüdüsü diye bir şey gerçekten olmasaydı – yalnızca yaratılışı değil, aynı zamanda tüketimi – müzik edinilmiş
Müziğin bilimsel olması daha az şey ifade eder ve evrenin müzikal olması ise çok daha fazlası. “Tüm gerçekler müzik ve matematikten oluşuyor” diye yazar Transandatalizm (Deneyüstücülük) hareketinin öncülerinden ve daha sonra feminizm denilen kavramın temelini atan Margaret Fuller. Teorik fizikçi, kozmolog ve saksafoncu Fuller’dan bir buçuk yıl sonra Stephon Alexander, bilimin ve müziğin birlikteliği üzerine
Ölüm ve yaşamın sonsuz dansına güzel bir müzikal takdir. “Tatlı Efendimiz İlham Perisi; kelimelerimi bağışla, ama şiir bile müziğe benzemiyor.” diyor şair Edna st. Vincent Millay bir mektubunda. “Müzik olmadan hayat bir hata olurdu,” diye açıklamıştır Nietzsche müziğin eşsiz gücünü incelerken. Bu estetik gıptayı düşününce, tarihin en iyi şair ve filozoflarının şarkıcı-söz yazarı Shannon Hawley‘in
He left no time to regret Kept his dick wet With his same old safe bet Me and my head high And my tears dry Get on without my guy You went back to what you knew So far removed from all that we went through And I tread a troubled track My odds are
Wintertime has spread its blanket on us It’s you and me again, as we lay down to rest You put down your flowers and so have I But it’s not the first nor the last goodbye Another year, another scar That leaves its trace on who we are Hang down your branches and soflty sway