Artık bu korkuya da başka bir korkuya da yer yoktu, çünkü müzikle dolup taşmıştım. Oliver Sacks’in çalışmalarına göreceli olarak geç kaldım, o bilim ve insan ruhu arasında köprü kuran büyük bir hikâye anlatımı büyücüsüydü. Kamuoyuna yazdığı yazıda ve Demir Perde’yi geçip çocukluğumun Bulgaristan’ını içine sokmadığı zamanlarda daha doğmamıştım. Yirmili yaşlarımdaydım, Amerika’ya yöneldim, Dr. Sacks’in yazısına
“Sanatçılık tamamen insanlarla ve psikolojimizle alakalıdır: Kim olduğumuz, nasıl davrandığımız, kendi ellerimizle neler yaptığımız. Yazı, bir anı yazısı olduğu zaman rahatsız edecek kadar kişisel bir hal alır, fakat kişisel hala kişiseldir.” Polonyalı ve Nobel ödüllü bir şair olan Wislawa Szymborska bir düz yazısında şöyle demişti; “Ah, dar görüşlülük etmeyelim; anıların içerisinde samimiyet aramak çok da

Eser hırsızı; Coleridge

Bilinçsizce ödünç almak ile kasıtlı hırsızlık arasındaki ince çizgide yürümenin yolu. Hafıza, eser hırsızlığı ve yaratıcılıkta gerekli olan unutmalar üzerine yazmış olduğu önemli makalesinde nörolog Oliver Sacks; İngiliz şair ve filozof olan Samuel Taylor Coleridge‘den (Ekim 21, 1772 – Temmuz 25, 1824) yaratıcı tarihin en kötü şöhretli eser hırsızlığı suçlularından birisi olarak bahsediyor. Coleridge: Darker
Yalnızca birkaç şey zihin gücünüzü ve ruh zenginliğinizi ortaya çıkarır: bir kimseye -özellikle bir arkadaşınıza- geribildirim verirken, kalbiniz ve aklınız arasındaki paralellik ve geriye çalışmanın devamını getirmek için gerekli olan hevesten bir parça bırakmış olmanız. Samuel Beckett‘in çetin aşk şaheseri ve şair Thom Gunn‘ın Oliver Sacks‘in Bir Yazar Olarak Evrimindeki rolü yapıcı eleştiri sanatının ne