Temel felsefeniz, her koşulda hayatın anlamı olduğu yönünde ama ortada bir umutsuzluk ve çaresizlik olduğunda anlamı bulmak ne kadar kolaydır?
İzin verin size çaresizliğin bir bakıma garip bir tanımını yapayım, matematiksel denklem şeklinde açıklanabileceğini iddia ediyorum.
Ç = AÇ – A.
Peki ne demektir bu?
Çaresizlik, Anlam olmadan Acı Çekmektir. Erkek ya da kadın bir birey, çaresizliğinde hiçbir anlam göremediği ve hiçbir anlam bulamadığı sürece… Yanlış oldu, acı çekişinde diyecektim. Acı çekişinde hiçbir anlam bulamazsa, çaresizliğe düşecektir ve belirli şartlar altında intihara meyledecektir. Acı çekişlerinde bir anlam görebildikleri anda, onu bir başarıya dönüştürebilirler. Bir açmazın üstesinden insani bir şekilde gelebilirler.
Trajedilerini kişisel bir zafere çevirebilirler. Ancak ne için olduğunu bilmeliler. Ne yapmaları gerektiğini bilmeliler. Oysa günümüz toplumunun ve nüfusunun farklı tabakalarından pek çok insan yaşamlarında herhangi bir türden anlam bulamaz, anlamlı hiçbir şey göremezse çoğunlukla sadece bir şeylerle yaşamak zorunda kalırlar.
Yani onlara yetecek kadar bir şeylerle. Bir şey için yaşamayı beceremezler.
Peki “Neden ben? Bu neden benim başıma geliyor?” sorusuna cevabınız nedir?
Bu tarz sorular bir psikiyatr veya bilim insanıı ile konuşulacak şeyler değildir. Ancak Jean-Paul Sartre’ın görüşünü desteklemediğimi söylemek isterim. Yaşamlarımızın mutlak anlamsızlığını cesaretle kahramanca kabul etmemiz gerektiğini söylüyor.
Oysa ben sadece insani yetersizliğimizi, entelektüel veya rasyonel açıdan nihai anlamı kavrama yetersizliğimizi kabul etmek zorunda olduğumuzu düşünüyorum.
Tek kabul etmemiz gereken budur ama yine de nihai anlama inanabiliriz. Ama diyelim ki mesela bir hastaya bir inanç konusunda yol göstermek elbette ki bir psikiyatrın yapacağı bir iş değildir. Bir ilahiyatçı bunun için daha uygundur.
Çeviren: Ümid Gurbanov