[ÖH ii(r)] ¹
Cap i. ²
Neden sonra bu debdebenin artmasını istemekten vazgeçtim, istek benden çekildi ve yılgıya kapıldım. ³ Sel görüsü beni ele geçirmişti ve derinliklerin tinini hissetmiştim ama onu anlamamıştım. ⁴ Yine de o beni katlanılmaz bir içsel özlemle sürmeye devam etti ve şöyle dedi:
[1] ⁵ “Ruhum, neredesin? Beni işitiyor musun? Konuşuyorum, sana sesleniyorum. Orada mısın? Bütün ülkelerin tozunu ayaklarımdan silkeledim ve sana geldim, seninleyim. Uzun uzun dolaştıktan sonra, uzun yıllardan sonra yine sana geldim. Gördüğüm, yaşadığım ve tadını çıkardığım her şeyi sana anlatayım mı? Yoksa yaşamın ve dünyanın tüm o gürültüsünü işitmek istemez misin? Yine de bir şeyi bilmelisin; öğrendiğim bir şey insanın bu hayatı yaşamasının gerektiği.Bu hayat yoldur, bizim tanrısal diyeceğimiz akıl sır ermez olana giden, nicedir aranan yoldur. ⁶ Başka yol yok, diğer tüm yollar yanlış izde. Ben doğru yolu buldum, o beni sana, ruhuma getirdi. Tavlanmış, arınmış olarak sana döndüm. Beni hâlâ tanıyor musun? Ayrılık ne uzun sürdü! Her şey ne kadar da değişti. Peki seni nasıl buldum? Ne görülmemiş bir yolculuktu! İyi bir yıldızın bana nice karmaşık yollarda rehberlik ettiğini sana hangi sözlerle anlatayım? Elini ver bana, benim neredeyse unutulmuş ruhum. Hayat beni sana geri getirdi. Yaşadığım tüm mutlu ve tüm üzgün saatler için, her neşe ve her keder için hayata teşekkür edelim.
Ruhum, yolculuğum seninle devam edecek. Seninle dolaşacağım ve ıssızlığına yükseleceğim.” ⁷
[2] Derinliklerin tini beni bunu söylemeye ve aynı zamanda kendime karşı bunu çekmeye zorladı çünkü henüz bunu beklemiyordum. Hâlâ bu çağın tini altında yolunu kaybetmiş çabalıyor ve insan ruhu üzerine farklı düşünüyordum. Ruh üzerine ne çok düşünüyor ve ne çok söylüyordum.Onun hakkında bilgece sözcükler biliyor, onu yargılıyor ve bilimsel bir nesneye dönüştürüyordum. ⁸ Ruhumun, yargımın ve bilgimin nesnesi olamayacağını hesaba katmıyordum; oysa asıl benim yargım ve bilgim ruhumun nesnesiydi. ⁹ Böylece derinlerin tini beni ruhumla konuşmaya, ona yaşayan ve kendinde var olan bir varlık olarak seslenmeye zorladı.
Buradan derinliklerin tininin ruhu nasıl gördüğünü öğreniyoruz: Onu yaşayan ve kendinde var olan bir varlık olarak görüyor ve böylece ruhu insana bağımlı, yargılanmasına ve düzenlenmesine izin veren ve döngesini kavrayabileceğimiz bir şey olarak gören bu çağın tiniyle çelişiyor.
Eskiden ruhum dediğim şeyin hiç de benim ruhum olmadığını, ölü bir dizge olduğunu kabul etmek zorundaydım. ¹⁰ Böylece ruhumla uzakta ve bilinmeyen bir şey olarak, benim sayemde var olan değil, sayesinde var olduğum bir şey olarak konuşmam gerekiyordu.
İsteği dış şeylere yüz çeviren ruhun olduğu yere ulaşır. ¹¹ Ruhu bulamazsa boşluğun yılgısı onu kaplar ve korku onu zamanı kamçılayan bir kırbaçla sürükler ve yine dünyanın sığ şeyleri için umutsuz bir çaba ve kör bir istek duymaya devam eder.
Sonsuz isteğiyle budalalaşır ve ruhunun yolunu yitirir ve bir daha da bulamaz. Her şeyin peşinden koşar ve onları sıkı sıkıya tutar ama ruhunu bulamaz çünkü ruhunu ancak kendi içinde bulabilir. Gerçekte ruhu şeylerde ve insanlardadır ama kör olan, şeyleri ve insanları tutar, şeylerin ve insanların içindeki ruhunu değil. Ruhuna dair hiçbir bilgisi yoktur. Onu şeylerden ve insanlardan nasıl ayırt edebilsin? Ruhunu isteğin kendisinde de bulabilir, isteğin nesnelerinde değil. İsteği onun sahibi olmasaydı ve o isteğinin sahibi olsaydı ruhunu bulabilirdi çünkü isteği ruhunun imgesi ve ifadesidir. ¹²
Bir şeyin imgesine sahipsek o şeyin yarısına sahibizdir.
Dünyanın imgesi dünyanın yarısıdır.
Dünyaya sahip olan ama imgesine sahip olmayan, dünyanın ancak yarısına sahiptir çünkü yoksul ruhunun hiçbir şeyi yoktur. Ruhun zenginliği imgelerdedir. ¹³ Dünyanın imgesine sahip olan, insanlığı yoksul olsa ve hiçbir şeyi olmasa bile dünyanın yarısına sahiptir. ¹⁴ Gel gör ki açlık ruhu katlanılmaz olanı yemeye ve onunla zehirlenmeye iter. Dostlarım, ruhu beslemek bilgeliktir, yoksa yüreğinizde ejderler ve şeytanlar beslersiniz. ¹⁵
⁰¹— Metinde Jung beyaz kuşun ruhu olduğunu söylüyor. Jung’un simyada güvercin tartışması için bkz. Mysterium Coniunctionis (1955/56) (TE 14, §81).
⁰²— Düzeltilmiş Taslak’ta “İlk Geceler” (s. 13).
⁰³— El Yazması Taslak’ta şöyle diyor: “İşlerin değişmeye başladığı otuz beşinci yıl, yaşamın gölge yanının, ölüme inişin ilk anıdır o. Dante’nin bu noktayı bulduğu açık, Zerdüşt’ü okuyanlar Nietzsche’nin de onu keşfettiğini görecektir. Bu dönüm noktası geldiğinde insanlar çeşitli yollardan geçer: Kimi yüz çevirir ona kimi de içine dalar, dışarıdan olanlara da önemli bir şey olur. Biz bir şey görmezsek Yazgı yapar bunu bize” (Barbara Hannah, yay. haz., Modern Psychology Vol 1 and 2: Notes on Lectures given at the Eidgenössiche Technische Hochschule, Zürich, by Prof. Dr. C. G. Jung, Ekim 1933-Temmuz 1935, 2. baskı. [Zürih: özel basım, 1959], s. 223).
⁰⁴— 27 Ekim 1913’te Jung, Freud’a aralarındaki ilişkilere son verdiğini ve Jahrbuch für Psychoanalytische und Psychopathologische Forschungen editörlüğünden istifa ettiğini yazmıştı (William McGuire, ed., The Freud/jung Letters, çev. R. Mannheim and R. F. C. Hull [Princeton: Princeton University Press/Bollingen Series, 1974], s. 550).
⁰⁵— 12 Kasım 1913. “Özlem”den sonra Taslak “bunu izleyen ayın başında kalemimi aldım ve bunları yazmaya başladım” şeklinde devam ediyor (s. 13).
⁰⁶— Bu onay Jung’un sonraki yazılarında da birkaç kez görülüyor. Örneğin, bkz. Jane Pratt, “Notes on a talk given by C. G. Jung: ‘Is analytical psychology a religion?’” Spring Journal of Archetypal Psychology and Jungian Thought (1972), s. 148.
⁰⁷— Jung sonradan bu dönemde yaşadığı kişisel dönüşümü yaşamın birinci yarısındaki
hedeflere ve isteklere ulaşıldıktan sonra genellikle ruha dönüşün öne çıktığı yaşamının ikinci yarısının başlangıcı olarak anlatır (Symbols of Transformation [1952], te 5, s. xxvi); ayrıca bkz. “The turning point of life” (1930, TE8).
⁰⁸— Jung burada önceki çalışmalarına gönderme yapıyor. Örneğin, 1905 yılında “Çağrışım deneyi sayesinde en azından hasta ruhun gizemleri üzerine deneysel araştırma yapmanın yolunu açacak araçlara kavuşuyoruz” yazmıştı (“The psychopathological meaning of the associations experiment,” te 2, §897).
⁰⁹— Psikolojik Tiplerde (1921) Jung psikolojide kavramların “araştırmacının öznel psikolojik toplamının ürünü” olduğunu yazar (te 6, §9). Bu kendine-bakış sonraki çalışmalarında da önemli bir konu olacaktır (bkz. Jung and the Making of Modern Psychology: The Dream of a Science, §I).
¹⁰— Taslak şöyle devam ediyor: “sözde deneyim ve yargıları bir araya getirerek tasarladığım ölü bir dizge” (s.16).
¹¹— 1913’de Jung bu süreci libidonun içe bakışı olarak adlandırmıştı (“On the question of psychological types,” te 6).
¹²— Jung 1912’de şöyle yazmıştı: “Özlemi nesnenin niteliği bakımından değerlendirmek yaygın bir yanılgıdır. Doğa yalnızca insanın ona atfettiği özlem ve sevgi bakımından güzeldir. Biçimden yayılan estetik özellikler ilk olarak ve öncelikle, doğanın güzelliğinden sorumlu olan libido ile ilgilidir. (Transformations and Symbols of the Libido, te B, §147).
¹³— Jung, Psikolojik Tipler’de imgenin önceliğini esse in anima düşüncesi bakımından ele alır. Cary Baynes günlük notlarında bu bölümü şöyle yorumluyor: “Beni özellikle “Bild”in [imge] dünyanın yarısı olduğunu söylemeniz çok şaşırttı. İnsanlığı böylesine donuk yapan da bu. Bu şeyi anlayamadılar, gözden kaçırdılar. Dünya, yani onları esrik tutan şeyi. ‘Das Bild’, onu şairler dışında hiç kimse ciddi olarak göz önüne almadı” (8 Şubat 1924, CFB).
¹⁴— Taslak şöyle devam ediyor: “Yalnızca şeyler için uğraşan dışsal varsıllığı arttıkça yoksulluğa gömülür ve ruhu müzmin hastalığa yakalanır” (s. 17).
¹⁵— Taslak şöyle devam ediyor: “Ruhu yeniden bulma üzerine bu meselin amacı, dostlarım, beni ancak yarım bir insan olarak gördüğünüzü anlatmaktı çünkü ruhum beni yitirdi.
Carl Gustav Jung
Kırmızı Kitap (104—106)
Türkçesi: Okhan Gündüz