“Eğer bir adamın kriz anında geri çekilmiyorsa, kriz gelmeden önce onu eğit.”
Georgia O’Keeffe, öncelik belirleme sanatı ve yaşam üzerine düşüncelerini yazarken şöyle demişti; “Herhangi bir derecede ruhsal sertliğe sahip olan bir insanın, en az birkaç ay süreyle en sevdiği şeyler olmadan var olabilme kabiliyetine sahip olması gereklidir.” Bu güzel bir düşünce fakat bizler gitgide modern yaşamın garip, sade rahatlıklarına alışkın bir hale geldikçe aynı oranda tuhaf ve sinir bozucu bir hale bürünüyoruz. Uçakta internet bağlantısı devre dışı kaldığında kendimi ne zaman incitilmiş, sinirin eşiğinde hissetsem – yani, yüzyıllarca süren fiziğin ve ayrıcalığın, kanıksanmış bir süper-insan kabiliyetine dönüşmesi fikri ile – O’Keeffe’yi düşünüyorum ve daha sonra bu utandıran kibre karşı, nihai bir tedavi niteliği sağlayan Seneca’yı düşünüyorum.
O’Keeffe’den iki bin yıl önce, Romalı muhteşem bir filozof olan – ve ‘uzun yaşamak yerine geniş yaşayarak yaşamın kısalığı nasıl uzatılır?’ sorusu üzerine bilgeliğiyle bir düşünce sunmuş olan – Seneca, arkadaşı Lucilius Junior’a yazdığı bir mektupta bu konuyu en uç noktaya taşıyor ve bu mektup Letters from a Stoic (Bir Stoacıdan Mektuplar) adlı eserde de yer alıyor.
Roma baküs şenliği ve diğer içki festivalleri dönemi olan Aralık ayında yazdığı bir mektubunda Seneca arkadaşına ahlaki esneklik ve zihnin azmi konularında bir çözüm öneriyor:
Kısıtlı ve en ucuz yiyeceklerle, kaba ve sert giysilerle memnun hissetmen gereken bazı günler belirle ve bu esnada kendine şunu sor; “Korktuğum durum bu muydu?” Özellikle özen gösterme eylemine karşı bağışıklık hissedilen dönemlerde, büyük stres durumlarından önce ruhun kendisini güçlendirmesi gerekir. Ayrıca Talihin iyi huylu olduğu dönemlerde de kendisini talihin şiddetine karşı da güçlendirmesi gerekir. Askerler barış dönemlerinde manevralar yaparlar, görünürde hiçbir düşman yokken toprak setleri kaldırırlar ve sebepsiz karşılıksız uğraşlar ile yorgun düşürürler; bunun nedeni de kaçınılamaz bir uğraşta bu hale gelebilme ihtimallerini göz önünde bulundurmalarıdır. Eğer bir adamın kriz anında geri çekilmiyorsa, kriz gelmeden önce onu eğit.
[…]Paletin gerçek bir palet olsun ve kaba kumaşın olsun; ekmeğin de zor ve kirli. Tüm bunlara bazen üç ya da dört gün, bazen de daha fazla tahammül et; böylece bu bir hobiden çok kendi sınavın haline gelecektir. Böylelikle sevgili Lucilius, çok ucuz bir yemekle sevinçten havalara uçacağını ve bir insanın zihinsel huzurunun talihle alakasının olmadığını anlayacağını garanti ediyorum; çünkü talih sinirliyken bile bizim ihtiyaçlarımızı yeterince karşılar.
Seneca bu tavsiyeyi, ayrıcalık durumunun doğruluğunu kontrol ederek sertleştiriyor – çünkü bu konuyu, gündelik bir yaşam denemesinden çok, karakter inşa etme hususunda rastlantısal, isteğe bağlı bir egzersiz olarak uygulamak ayrıcalıklı insanların lüksüdür:
Bununla birlikte, muhteşem bir şey yapıyormuşsun gibi düşünmen için de hiçbir sebep yok çünkü sen yalnızca, binlerce kölenin ve binlerce fakirin her gün yaptığı şeyi yapmış olacaksın. Fakat kendine şu şekilde bir saygınlık sağlayabilirsin – sen bunu bir zorunluluk altında yapıyor olmayacaksın ve bunu sürekli yapmak senin için, zaman zaman deney yapmak kadar kolay olacak. Kulaçlarımızı “aptallar” üzerinden atalım, yoksullukla samimi olalım; böylece Talih bizi gafil avlayamaz. Eğer yoksulluğun bir yük olmadığını öğrenirsek, daha fazla rahatlık hissiyle birlikte zengin oluruz.
[…]Yani, sevgili Lucilius, işlerinden geri çekileceğin belirli günler belirlemeye başla ve sınırlı miktarda yiyecekle birlikte rahatına bak. İş ilişkilerini yoksulluk ile belirle.
Letters from a Stoic (Bir Stoacıdan Mektuplar) adlı eser, karakter inşa edici nitelikte bir metin ve ayrıca, insanlığımızın aşırı kibrini aşmak isteyen herkes için faydalı bir kitap. Bu özel parçanın devamında Aşk ve mutluluk üzerine Albert Camus’nün söylediklerini ziyaret edebilirsiniz.
Brain Pickings by Maria Popova
Çeviren: Gözde Zülal Solak (tabutmag)