Benim Gözümle Tezer Özlü (1942-1986)
01 Mart 2021, Pazartesi
Akıl ve çılgınlık arasındaki ufak, yıldırım hızına sahip atlayışı sözcüklerle nasıl anlatabilirim. Beyin, düşünce kendini özgürleştiriyor, fırlıyor, bir roket gibi evrene, boşluğa, sonsuz boşluğa. Onunla birlikte gövde de. Ya da gövde kalıyor da, düşünce gövdeyi koparıp sonsuz boşluğa doğru uçmaya başlıyor… Son Aşk Çengelköy’de deniz kıyısında, caminin avlusunda o bildik yüzyıllık çınarın dibindeyiz. Ana gövde
- Published in Diğer şeyler, Edebiyat
No Comments
Sertel’lerin Anılarında Nâzım Hikmet ve Babıâli kitabından “Sabahattin Ali” hadisesi
25 Şubat 2021, Perşembe
1924’lerde eşim Zekeriya Sertel’le birlikte “Resimli Ay” adında bir fikir ve kültür dergisi yayımlıyorduk. “Resimli Ay” o dönemde ileri fikirleri savunan tek dergi idi. Yazarları arasında Nâzım Hikmet, Kemal Tahir, Sadri Etem, Cevat Şakir gibi ilerici yazarlar vardı. Bir gün yazı odasına kısa boylu, tıknaz, gözlüklerinin altında gözleri pırıl pırıl yanan bir genç girdi. Bu,
- Published in Edebiyat
Sabahattin Ali nasıl öldürüldü?
25 Şubat 2021, Perşembe
Gazeteci Kemal Bayram’ın kaleme aldığı Sabahattin Ali Olayı adlı kitabın yeni basımında Ali’nin yakın dostları, dönemin siyasetçileri, sanatçı ve yazarlar ile katili ile yapılan röportajlar yer alıyor. Yakın dostlarının ağzından bir yandan Sabahattin Ali’nin hiç bilinmeyen ilginç yanlarını aktarırken, bir yandan da nasıl ve neden öldürüldüğü sorusuna yanıt bulmaya çalışan bu eser, alanıyla ilgili en
- Published in Edebiyat
Ben, belli bir ülkesi olmayan insanlardanım
17 Şubat 2021, Çarşamba
Tezer Özlü oralarda bir yerlerde yüzüne yerleştirdiği titrek gülümseme, sigarasını tutan titrek elleriyle Kafka’yla laflıyor, Kafka’nın omzunun üzerinden Pavese’ye göz kırpıyor. Sonbahar, diğer aylardan çok Eylül ile anılır ya hani. Hazır yapraklar hüzne dökülmeye başlamışken, sabah evden çıkınca yüzümüze vuran serinlik, yanımıza hırka almamız gerektiğini hatırlatmaya başlamışken, Eylül’ün onuna Tezer Özlü’nün doğum günü iliklenmişken onu
- Published in Edebiyat
Sait Faik Abasıyanık, Karanfiller ve Domates Suyu
17 Şubat 2021, Çarşamba
Küçük bir çam ormanı. Vakit sabah. Arı, sinek, kuş sesi. Bir siyah gözlükten görülen yerde ve ağaçlarda güneş parçaları. Sonra uzak, göğün kendi renginden biraz daha koyu kıyılara giden hudutlu bir deniz… İşte böyle bir yerde köyün insanlarını düşünüyorum. Kitaplar, bir zaman bana, insanları sevmek lazım geldiğini, insanları sevince tabiatın, tabiatı sevince dünyanın sevileceğini oradan
- Published in Diğer şeyler, Edebiyat
Dün Dağlarda Dolaştım Evde Yoktum – İlhan Berk
06 Ocak 2021, Çarşamba
Güneş cebimde bir bulut peydahladı. Taş, kördür diye yazdım. Ölüm, geleceksiz. Şeylerin yalnız adı var. ve: ‘Ad evdir.’ (Kim söyledi bunu?) Dün dağlarda dolaştım, evde yoktum. Bir uçurum bize bakmıştı, uçurumun konuştuğu usumda. Buydu bizim kendine sonsuz olanı duyduğumuz. Nesneler ki zamanda vardır. Terziler çıracısı Hermüsül Heramise’nin pöstekisi her bahar ayaklanırdı. Yağmur yağmamazlık edemez. Taş,
- Published in Blog, Diğer şeyler, Edebiyat
Octavio Paz, Telaş
07 Kasım 2020, Cumartesi
Uyuşukluğuma, şiş gözlerime, dolu işkembeme, mağaradan henüz ayrılmış gibi görünmeme karşın hiçbir zaman durmam. Acelem var. Her zaman telaş içinde oldum. Gece gündüz bir arı vızıldar beynimde. Sabahtan geceye, uykudan uyanışa, kalabalıklardan yalnızlığa, şafaktan alacakaranlığa zıplarım. Dört mevsimden her birinin bana varsıl sofrasını sunması yararsız; kanaryanın sabah şakıması yararsız, yararsız yaz ırmağı gibi sevimli oluşu
- Published in Diğer şeyler, Edebiyat
Sait Faik Abasıyanık, Söylendim Durdum (Mahalle Kahvesi kitabından)
26 Ekim 2020, Pazartesi
Şöyle bakıyorum şehre de, yeşil yeşil bir şey geçiyor içimden. Su mu, çayırlık mı, orman mı? Değil. Yeşil bir şey, zehir yeşili bir şey. Bir takım yeşil renkli zehirlerle zehirlenmiş, yeşil bir su. Köpek leşi gibi uyuyor şehir: Yok, değil, öyle değil… Köpek leşi, kokusu yönünden iğrenç, yoksa ölmüş bir köpekte kırılmış bir çocuk oyuncağının
- Published in Blog, Diğer şeyler, Edebiyat
Bilge Karasu, Halûk’a Mektuplar – (Acıyı Düşünmek)
21 Ekim 2020, Çarşamba
Ankara, 04.08.1964 Acıyı düşünmek yetmez. Acıyı duymanın yetmediği gibi. Hem düşünmek, hem duymak gerekir. Her şey gibi, bir bakıma. Mutluluğun olanaksızlığı biraz da bundan. Yalnız duyulsa, ya da, yalnız düşünülse, mutluluğa erişmek o kadar daha kolay oluyor ki. “En çok koyan acı”nın hangisi olduğunu ben de düşündüm.- “Tepe”1nin başlıca noktalarından biri de bu zaten. Okuyunca
- Published in Diğer şeyler, Edebiyat