Bu metin, felsefede metafizik geleneğe dayalı logosentrik yapısalcı yaklaşım karşısında, Derrida’nın yapı-sökümünün, sanat alanında merkeziyetçi ve temsilci yapının kırılmasındaki önemli isimlerden Artaud ile paralelliğine değinerek, felsefe ve sanat (teori ve pratik) arasındaki ilişkiyi hatırlatmaya yöneliktir. Derrida üzerine bir metin pratiği, oldukça ironik bir durumu da beraberinde getirmektedir. Bu ironik durumu, bu çalışma bağlamında destekleyen bir

Pierre Guillon: Tiyatro*

Tiyatronun yazınsal biçimlerini yaratan, İ.Ö. beşinci yüzyılın, Themistokles‘in ve Perikles‘in Atinasıdır; bunlardan biri olan tragedya klasik yazın türleri içinde kendine saygın bir konum edinmiş, sonrasında engin ve soylu bir değer halini almıştır. O çağların derinliklerinden çıkan, dokunaklı yönlerini keşfedebilmemiz ya da onlara egemen olabilmemiz için duygularımızın bilincine varmamızı sağlayan tuhaf ikilik olgusu tiyatro, kuşkusuz insan
Gazeteci Zeynep Bakır ile Cansu Fırıncı, yitirdiğimiz ustayı, Nejat Uygur’u konuştu. Zeynep Bakır sordu Cansu Fırıncı yanıtladı. Bir ay kadar önce, oyuncu ve yazar Cansu Fırıncı’yla tiyatro konuşurken takılmıştı sohbetimize rahmetli Nejat Uygur. Şöyle konuşmuştuk ‘Dümbüllü’nün deli çırağı’ hakkında… Sahneye adımını attığında, daha rolünü ‘kesmemiş’ bu adamı elleri patlayıncaya kadar alkışlamıştı izleyici. Burnu boyalı, kafasında kukuletası

KARA PASTA

Heyecanın, komedinin, gerilimin bir an olsun dinmediği şaşırtıcı tarzıyla “Kara Pasta” ruhumuzun göstermekten çekindiğimiz renklerini cesaretle ortaya koyan keyifli bir oyun. Gerçeğin lezzeti bazen kıskandırabilir, azdırabilir, uyandırabilir, aydınlatabilir, Tanrı’ya varır, hapseder. Kara Pasta, ilişkilerin ölümcül tehlikesini ve bozunmasını, post modern bir yorumla sahneye taşırken çağımızın İstanbul’unda tüm dünyanın paylaştığı ortak insanî varoluşsal sorunları kara mizah
Bugünlerde elimizde bir şey kaldı: Nasıl göründüğümüz. Satın aldıkça biz de birer ürüne dönüştük. Daha parlak, daha pürüzsüz, daha taze… Görüntüleri satın aldıkça görüntüye… Sabit ve Nurten de dönüşüyorlar. Elektrik süpürgesine, kovaya ya da bir başka şeye… Ve soruyorlar: ‘Bir kadının raf ömrü kaç yıldır?’ Bugün burada bu kadın ölecek ve hepimiz rahatlayacağız. Yaşadığımız vahşet dolu
Tahminen İÖ. 422 yılında sahnelendiği öngörülen Aristophanes’in “Eşek Arıları (Yargıçlar)” adlı Antik Yunan komedisi olan eseri KarmaDrama tarafından değişik sahneleme disiplinleri kullanılarak sahneye taşınıyor. Aristophanes (ÎÖ. 450 – 388), eski Yunan komedyasının en büyük temsilcisidir. Oyunları günümüze değin ulaşmış tek AtinaTı komedya şairidir. “Eşek Arıları (Yargıçlar) adlı bu komedyasında Atina’nın adalet mekanizmasıyla alay eder. Tarihsel

Erkan Yücel Üzre

Liseyi yarıda bırakıp atılıyor tiyatro macerasına. 1944 doğumlu olduğuna göre ‘50’lerin sonları ya da ’60 olmalı tarih. Hem Ankara Deneme Sahnesi’nde çalışıyor hem de Halkevleri’nde tiyatro kursuna katılıyor o sıralarda. Zayıf, kara kuru bir oğlan ama anasından oyuncu doğmuş derler ya işte öyle bir yetenek. Her yetenekli oyuncu gibi konservatuar sınavında yeteneksiz bulunuyor. Ağız yapısı

Sanat Ürkünçtür!

Efsaneye göre kırların, çobanların ve sürülerin tanrısı ve koruyucusu olan Pan, Sirinks isimli güzel bir periye âşık olur. Syrinks tam ona sarılacağı sırada Pan’dan kaçmak için kendisini su kamışı bitkisine çevirir, saza dönüşür. Pan, aşkı karşılıksız bırakıldığı ve sevdiği kadının sesini artık duyamayacağı için çok üzülür. Bu güzel perinin onuruna ve ona olan aşkı için bu kamışlardan