Yarım yüzyıldan daha fazla bir süredir sevilen şair Mary Oliver (10 Eylül 1935) var oluşumuzla ve bunun da ötesi oluşumuzla bağlantı kurabilmemiz için, bizi, hem kendimizi hatırlamaya hem de kendimizi unutmaya davet ediyor. Titrek bir ışığa benzeyen şiirlerinin yegâne amaçlarından birinin bu olduğunu söylemek tuhaf olmaz. Şiirlerinde bize çevirdiği aynalar aracılığıyla kendimizle yüzleşme şansını bulurken, onun deyişiyle ‘mutluluğu zapt etme’ yolunda ilerliyoruz ve bu ‘zapt’, aşktan başka hiçbir yerde daha fazla heyecan verici olamaz – bu, Oliver’ın şiirlerinde özellikle, dolaylı olarak işlediği bir konu.
Fakat en son koleksiyonu, Felicity’de Oliver, şiirlerinin neredeyse yarısını, aşk denilen, kıvılcımlar saçan bu zapta adamış. Sözlerindeyse hem acı hem tatlı bir koku var.
Aşağıda, koleksiyondan en çok beğendiğim dört adet aşk şiirini paylaştım. İyi okumalar.
BİRİNİ TANIYORUM
Birini tanıyorum ki tıpkı açan bir çiçek gibi
öpen ama daha aceleci
Çiçekler tatlı. Yaşamları kutsal ve kısa. Dünyada
hiçbir söz yok söylenebilecek onların aleyhine.
Üzücü, değil mi, havadır onların tek öpebildiği.Evet! Evet! Biz şanslı olanlarız.
DÜŞÜNDÜM, BUNUN ÜSTÜNDEN YAVAŞÇA GEÇELİM
Düşündüm, bunun üstünden yavaşça geçelim.
Bu çok önemli. Etraflıca düşünmek gerek. Küçük ve etraflıca
Adımlar atmamız gerek.Ama tanrı bizi kutsasın, bunu yapmadık.
SENİ NASIL MI SEVİYORUM
Seni nasıl mı seviyorum?
Ah şöyle, böyle. Belki
ince ince anlatabilirim bir sunumla. Böyle,
ve böyle ve böyleDaha başka sözüm yok, şimdi.
ŞÖYLE DİYENLER
“Aşka gelince dikkatli ve akıllı davranacağım” diyenler değil
“Dikkatlice yapacağım seçimimi” diyenler değil
hiç seçim yapmamış aşıklardır
görünmez ve güçlü ve kontrol edilemez
ve güzel ve olasılıkla uygunsuz bir şey tarafından
Seçilen, olması gerektiği gibi
sadece onlar anlar beni
bu aşk konuşmasında söylediklerimi
Çeviri: Hande Karataş (tabutmag)