John Carpenter 1978’de bağımsız işkence filmi Halloween (Yabancı) ile korku sinemasını değiştirdi. Bir grup genci takip eden psikopat bir katil teması 80’lerde ünlendi ve onlarca yıl boyunca 13. Cuma ve Elm Sokağında Kabus gibi ikonik filmleri de içeren sayısız korku filmine ilham verdi.
Carpenter “Korku Ustası” takma adını, ucuz, aniden korkutmalar yerine karakterlerinin paranoyasına odaklanan şey, ve tüketici kültürüne olan saplantımızın getireceği korkunç bir geleceği anlatan yaşıyorlar gibi harika filmlerle kazandı.
Carpenter’ın bugün en güzel sözlerini anımsıyoruz. “Bir korku filmi yapma – bir aşk hikayesi yap! Kendinden çok uzak bir şey yap,” dedi kendisi gibi bir korku severine.
Carpenter’ın dünyasında, korku asla uzakta değil, her zaman karanlıkta bekler.
Kötülüğün aramızda olması antika bir temadır.
Benim korkutan şey sizi de korkutur. Hepimiz aynı şeylerden korkarız. Korku bu yüzden bu kadar güçlü bir tür. Tek yapmanız gereken, kendinize sizi neyin korkuttuğunu sormak ve böylece benim neden korktuğumu da öğreneceksiniz.
Korkuda iki çeşit hikaye vardır: içsel ve dışsal. Dışsal korku filmlerinde, kötülük dışarıdan gelir, diğer kavimden, karanlıktaki, anlayamadığımız şeyden. İçsel olan ise insan kalbidir.
Biz şiddet içeren bir ülkeyiz. Hep öyleydik. Bireyselliğimizi ve şiddetimizi benimsiyoruz.
Filmlerdeki canavarlar bizleriz, her zaman bir şekilde bizleriz. Şapkalı hallerimiz onlar bizim. George Romero’nun filmlerindeki zombiler bizleriz. Onlar açlar. Canavarlar bizleriz, bizim tehlikeli kısımlarımız. Yok etmek isteyen parçalarımız. Kertenkele beyinli parçalarımız. Yırtıcı ve acımasız parçalarımız. Bu kısımlarımızı, hikayelerimizdeki canavarlar olarak ifade ediyoruz.
Bir film sadece resimlerden oluşmaz. Hikayeden ve perspektiften ve tempodan ve sessizlikten ve müzikten – tüm bu şeylerden oluşur. Tüm bu algılardan. Bazen korku olmayan bir filmde gerilim olabilir. Yerine göre değişir bu. Ama, bak, bir korku filmi yapmanın tek bir gizli yolu olsa, herkes bunu yapardı.
Korku hep aynı kalmıştır. Esnektir. Toplumla beraber değişir. Vietnam gibi bir savaşta, insanlar barışta olduklarından farklı hissederler. Ekonomik kriz gibi durumlarda, bolluk zamanlarından farklıyızdır.Ama insanlar yine aynı şeylerden korkar. Hepimiz aynı şeylerden korkuyoruz. Ölüm. Acı. Sevdiklerimizi kaybetmek. Her toplumda bir liste yapılabilir, ve hepsi de aynıdır. Bunlar hepimizdeki korkular. Bende var bunlar. Sizde var. Hepimiz bunlardan korkarız.
Bu yüzden kurallar konusunda hep endişe duyarım. Bilirsiniz, korkunun kuralları. O kadar kolay veya basit değil. Ama korkunun temeli aynıdır dediğimde, amacını kastediyorum. Yıllarca amaç sizi korkutmak oldu. Amaç sizi hayatınızın gerçekliğinden kısa bir süreliğine uzaklaştırıp, güven içinde sizi korkutmaktır -sinemanın güvenliği içinde. Amaç bu.
Şimdiki korku hemen hemen her zaman olduğu gibi. Korku bu kadar saygıdeğer, bu kadar uyarlanabilen bir tür. Sinemanın başından beri, bizimleydi. Çoğu korku filmleri berbat, bazıları iyi ve çok, çok azı gerçekten iyi. Bu her zaman böyle olmuştur.
Ana karakterin, maskenin arkasındaki adamın, o kadar da insani olmadığı bir filmdi. Karakteristikleri yok. Neredeyse bir makine. Sadece saf kötülüktü. Amaçladığım şey buydu. Hiçbir yerden gelmeyen, hiçbir geçmişi olmayan, beni bir insan olarak tamamen ürperten, kötülüğün her an kapımda amaçsız, geçmişsiz, kaynaksız belirebileceğini hatırlatan bir kötülük. Arkasındaki fikir bu. Sizi korkutmak. Hepsi bu.
Yabancı’daki Michael Myers hakkında
Korku bir tepkidir, bir tür değil.
Korku sinemanın başından beri var olan bir türdür, sessiz filmlerin zamanından beri. Hiçbir zaman ortadan kalkacağını sanmıyorum çünkü çok evrensel bir şey. Komedi her zaman diğer ülkelere ulaşamaz, ancak korku ulaşır.
Herkes korkar ve gerilir. Bir zamanlar çocuktuk ve bu o temel insanlık halini ve duygularını alıp kurcalamak, oynamaktan ibaret. Yeni korkular icat edilebilir. Yaşayan Ölülerin Gecesi bence zombi konusunda oldukça yenilikçiydi. Ondan önce de zombiler vardı, ama Romero çıtayı yükseltti ve herkes ondan kopyalamaya başladı -The Walking Dead gibi. Dracula gibi vampirler belaydı, ama Alacakaranlık gibi genç filmlerindeki yeni vampirleri seviyoruz. Ama bu evrim devam edecek. Şu an doğaüstü ve ucuz filmler dönemindeyiz. Ancak herkes bir şey icat eder. Sizin nesliniz benim büyüdüğüm müziği aldı ve değiştirdi, yeniden uyarladı, yeniden icat etti, ve büyümeye de devam ediyor.
En güçlü duygu, korkudur. Her iyi gerilim filminin özü, kısa süreliğine de olsa, öcüye inanmanızdır.
Korku her zaman aynıdır. Kültür ve teknolojiyle değişir. Hikayeler her zaman aynıdır. Korkuda sadece iki temel hikaye vardır – kötü dışarıdadır veya kötü içeridedir.
Flavorwire By Alison Nastasi
Çeviren: tabutmag