“Sevdiğimiz insanın açtığı yaraları sevmeyi bilmiyorsak, o insanı gerçekten sevmiyoruzdur” diyor büyük Zen ustası Thich Nhat Hanh aşk üzerine aydınlatıcı tezinde. Ancak açılan bu yaralar artık onarılamaz bir hale geldiğinde dahi, aşkı geride bırakmak asla kolay değildir; zira gitmek aynı zamanda sevme işini yapan kendimizden de gitmemiz anlamına gelir. Talihli ya da ahmak olmayanlar için bu güç ayrılık, insan olma deneyiminin, hayatın sonu gelmeyen sürecini anlamanın kaçınılmaz bir parçasıdır – zira, sonuç olarak tutunmaya, sürdürmeye değer şeyler aynı zamanda başarısızlığın temelini hazırlayan şeylerdir; başaramadıkça, tutunuruz.
İngiliz şair ve filozof David Whyte, üçüncü şiir kitabı The House of Belonging’de yer alan “Macera” adlı heyecan verici, güzel şiirinde bu deneyimin kırılgan ikiliğini konu alıyor. Whyte, bir zamanlar paylaşılan bir geleceğin, şimdi bilinmeyenin büyük olasılıklarına bir başına sürüldüğünü anlattığı bu şiirini; yaralayıcı ilişkisinde, yaralama işini yüklenmiş ve daha sonra çekip gitmiş olan bir arkadaşına yazmış.
Bir ilişkiyi arkada bırakmanın zorluklarından biri, nihayetinde, o kişiyi arkada bırakmaz değildir – zaten artık o an, onu bırakmaya hazırsındır. Zor olan şey; onunla paylaştığın, kurduğun hayallerden vazgeçmektir. Şundan eminsindir – ileride kimlerle tanışacak olursan ol ya da ne çeşit mutlulukları tadacak olursan ol – o özgül tonlamalar ve renklendirmelerle dolu, o özgül hayalleri bir daha kuramayacaksın. Vazgeçmek yeniden ve farklı hayaller kurmaya zemin oluşturduğundan, bu özelliğiyle, kederin hoş ve güçlü bir biçimi haline gelir.
MACERA
Dağların üstünde
kaz sürüsü
ışık olur yeniden
Boyayarak
kara siluetlerini
gökkubbenin altında
Bazen her şey
göklerde
kalmalıdırBöylelikle bulursun
sana yazılmış
yazgıyıBazen onu bulabilmek için
koca bir gök lazım olur
İlkin, parlak
ve tarifsiz
özgürlükler yarığı
kalbinde duran.
Bazen
yangın sönünce geriye kalan
asaların kara kemiğiylebiri
yeni bir şey yazar
hayatının küllerine
Gitmiyorsun sen.
Işık hızla solsa da şimdi,
varıyorsun yalnızca.
Maria Popova
Çeviren: Hande Karataş
Video Çevirisi: Tuba Mutlu
Hayatımda ilk defa bilmeyerek domuz eti yemiştim ve ikinci kez yediğimde ne aynı tadı aldım ne de bu kadar bilinçsizdim. Yazıyı okuyunca aklıma bu geldi. Hep bir sonrakiler maalesef olacak ve maalesef yaşanılan duyguların eskiye ait hissiyatları illa ki bir yerinden kendini hatırlatacak.