1977 yılında sevilen romancı, çocuk kitapları yazarı, kütüphane karşıtı, efsanevi toprakların aşığı Umberto Eco ‘Tez Nasıl Yazılır’ adlı ince bir kitap yayınlandı öğrencileri için. Kitap her ne kadar edebiyat mezunu öğrenciler için akademik bir yardım maksadıyla yazılmış olsa da; kitabın verdiği canlı, nitelikli, arkadaşça öğütlerden tüm yazarlar faydalanmaya devam ediyor.
Kitap, yazma sürecinin – konu seçiminden planlama ve revizyona – bütün bir ekosistemini ele alırken, kitabın bir kısmında Umberto Eco yazım üzerine en dolaysız tavsiyesini veriyor:
Sen Proust değilsin. Bu yüzden uzun cümleler kurma. Eğer aklına gelirlerse, onları bir köşeye yaz ve daha sonra onları parçalara böl. Bir konuyu ikinci kez tekrar etmekten korkma, çok sayıda zamir ve yantümce kullanmaktan kaçın.
[…]Sen E. E. Cummings değilsin. Cummings her cümleye küçük harflerle başlamakla ünlenmiş Amerikalı yenilikçi bir şairdi. O doğal olarak büyük bir tutumlulukla virgül ve nokta kullanır, dizelerini küçük parçalar haline bölerdi. Kısaca yenilikçi bir şairin yapması gereken her şeyi yapardı. Ama sen yenilikçi bir şair değilsin. Tez konun yenilikçi şairler üzerine olsa bile.
[…]Tezini şiirsel bir şekilde yazan sahte şair acınacak bir yazardır (ve büyük olasılıkla kötü bir şairdir) Dante’den Eliot’a, Eliot’tan Sanguineti’ye bütün yenilikçi şairler şiirleri hakkında konuşmak istediklerinde düzyazıyı tercih ettiler.
Açık sözlülüğü ile bilinen yazar ekliyor:
Sen bir şair misin?
O zaman üniversite diploması alma.
(Büyük nesir yazarı William Styron yüksek lisansın yazarlar için bir zaman kaybı olduğuna inanıyordu.)
Yazar adaylarının yenilikçi yazarların yaptığı şekilde cümleleri parçalar haline bölmesine karşı çıkan Eco yine de yazarları, yazılarını sindirmesi kolay parçalara ayırmaya teşvik ediyor:
Sıklıkla, yeni paragraflara başlayın. Bunu gerektiğinde ve yazının temposuna göre yapın ama ne kadar çok yaparsanız o kadar iyi.
Eco devam ediyor:
Üç nokta ve ünlem işareti kullanmayın; ironileri açıklamaya kalkışmayın. Göndergesel ya da figürsel bir dil kullanmanız mümkün. Göndergesel dil derken, herkes tarafından anlaşılabilen, yanlış anlamalara sebep olmayan bir dilden bahsediyorum.
[…]Bizler genelde ya etkili bir şekilde retorik figürleri kullanıyoruz ya da hiç kullanmıyoruz. Kullanıyor olmamız; okurlarımızın her yazdığımızı hemen kavrayacağını farz ettiğimizi gösterir zira kesin ve ikna edici yazdığımıza inanıyoruzdur. Bu durumda, okurlarımızdan utanmamalı ve onlara açıklama yapmamalıyız. Eğer okurlarımızın bir beyinsiz olduğunu düşünüyorsak, retorik figürler kullanmamalıyız; ancak yine de kullanıyor ve okurlara bunları açıklama ihtiyacı hissediyorsak, kendi okurlarımıza direkt olarak beyinsiz diyoruzdur. Karşılığında o da intikamını yazara beyinsiz diyerek alacaktır.
Amatör yazarın kötü alışkanlıklarından söz ederken Eco şöyle diyor:
Bir ifadeyi vurgulamak için ünlem işareti kullanmaktan kaçının. Eleştirel bir teze bu hiç yakışmaz… Eğer amaç okuru oturdukları yerde sıçratmak ve dikkatini ‘bir daha asla hata yapma’ gibi sert ifadelere yönlendirmekse; ünlem işaretini bir iki kez kullanabilirsiniz. Ancak sakince konuşmak güzel bir kuraldır. Basit bir şekilde çok önemli şeyler söylemeniz daha büyük bir etki yaratacaktır.
Maria Popova
Çeviren: Hande Karataş
tabutmag 6. sayı