19 yaşındaki deniz subayı Jerome Bonaparte firardaydı. Karayipler’de yaşanan ufak bir çatışma esnasında İngiliz gemisine uyarı ateşi açmış; ancak yanlışlıkla geminin armasını vurmuştu. Uluslararası bir faciaya meydan vermemek için birkaç ay boyunca gözden uzakta olmaya çalıştı. Yeni bir mahlasla, – arkadaşının söylediği kadarıyla – dünyanın en güzel kadınıyla evleneceği Amerika’ya, Baltimore’a kaçtı.
Ancak bu, güzel bir kadının sıradan bir hikayesi değil, diyor tarihçi Carol Berkin, Fevkalede Güzellik: Elizabeth Patterson Bonaparte’in Hayatı ve Maceraları‘nda – bu, Napoleon Bonaparte’in en küçük kardeşiyle üç yıllık evlilik hayatını nasıl bağımsızlığın çarpıcı bir örneği haline getirdiğinin ve 19.yy’deki yeni Amerikan kadınını şekillendirdiğinin hikayesi. Yalnız başına Avrupa’yı defalarca gezmek bir yana o dönemde bir kadının baba evini terk etmesi oldukça sıra dışıydı. Berkin şöyle yazıyor:
Onu Atlantik Okyanusu’nu geçmeye iten şey, kendi topraklarında kaldığı müddetçe asla faydalanamayacağı fırsatlardı: entelektüel özgürlük, bireysel bir kimlik oluşturma şansı ve yalnızca dişilik görevlerini yerine getirmek için bekleyen bir demet çiçek olarak değil, eşsiz bir insan olarak var olma hakkı.
Jerome ve Betsy’nin tam olarak nerede tanıştığı bilinmiyor – kimileri bir baloda tanıştıklarını, kimileri ise sosyetik bir yerde tanıştıklarını ileri sürüyor – ancak onların ilişkisinin şiddeti iki gencin en temel güdülerinde köklenmişti. Betsy 17 yaşındaydı, hırslıydı ve Baltimore’u terk etmeye niyetliydi. Jerome sırnaşık, hoppa, çekici ve güzelliğe hayrandı. Betsy’nin isimsiz bir hayranı Betsy’i şöyle tarif ediyordu:
O saf, yunan özelliklerine sahipti; zarif bir kafa yapısı vardı, alnı biçimli ve parlaktı, kocaman siyah gözleri karakterine hiç uygun düşmeyecek şekilde şefkatli bakardı; ve ağzıyla çenesinin narin hoşluğu, cildinde açan çiçekler, güzel biçimli omuzları ve incecik kollarıyla dünyanın en hoş kadınlarından biriydi o.
Jerome için Betsy bir Amerikan güzeli olabilirdi sadece; ancak Betsy için Jerome korkunç Amerikan evliliğinden bir kaçış biletiydi. “Ömrüm boyunca başka bir adamla evli olmaktansa, Jerome Bonaparte’ in bir saat boyunca karısı olmayı yeğlerim” diyordu.
Amerikan devriminin kadınlar için de bir devrim olduğu çok zor söylenebilir. Betsy’nin doğduğu Birleşik Devletler kızlarından itaat bekleyen babalarla muhafazakâr bir yer olmayı sürdürüyordu. Amerika kendi ayaklarında duran insanların ülkesi olmayı başarmıştı; ancak yalnızca erkekler için.
Betsy’nin babası William Patterson sermayesini bağımsızlığa yatırmış ve sonucunda başarılı olmuş bir tüccar neslinden geliyordu. On dokuzuncu yüzyılın sonunda yapılan Napolyon savaşları sırasında, Amerika dünyadaki süper güç olarak tanımlanmıyor olabilirdi; ancak ülke ne olmadığını şöyle söylüyordu: Avrupa’nın eski aristokrat dünyası.
Amerika ve Fransa’nın ortak görüşüne göre Besty ve Jerome’un evliliği uluslararası bir olaydı. Amerika’daki en ünlü çift olarak haklarında sürekli haberler yapılıyordu. Napoleon, kardeşinin evlendiğini ilk kez, çift Washington D.C’de balayılarını yaparken duymuş ve bu evliliği lanetlemişti. İmparator hemen bir yasa çıkartıp yirmi beş yaş altındaki kişilerin ebeveyn izni olmadan evlenmesini yasaklamış ve çiftin ağacın altında yemin edip evlenen diğer çiftlerden hiçbir farkı olmadığını ilan etmişti.
Jerome mirastan men edilme tehdidiyle sarsılmıştı. Yeni evliler Lisbon’a geçtiklerinde, Jerome kardeşiyle görüşmek üzere tekrar yola çıktı. Betsy onu otuz yıl boyunca göremeyecekti. Jerome’un çocuğunu, Jerome “Bo” Bonaparte’yi doğurduğunda sonunda ondan haber gelmişti: Jerome Westphalia Kralı olmuş ve yerel bir prenses ile evlendirilmişti.
Kişilik olarak Betsy Benjamin Franklin’e benziyordu; kendinden beklenen hayat tarzına geri dönmektense evliliğini, arzuladığı dünyaya ulaşmak için kullanıyordu. Bir Bonaparte annesi olarak Napoleon’a, aylık maaş talep ettiğini bildiren bir dilekçe yollamıştı: “Ona söyleyin ki Madam Bonaparte hırslıdır ve imparator ailesinin bir üyesi olarak haklarını talep etmektedir.”
Jerome’dan boşandıktan sonra Betsy bir daha evlenmemeye yemin etti. Beş yıl boyunca Napoleon’un elçileriyle aylık maaşın yanı sıra oğluna bir yer sağlanması için görüşmeler yaptı. 1810 yılında ikinci talebi karşılanmıştı. Fark edilmek belki de onun hayatındaki en büyük amaçlarından biriydi ve bunu başardı. İlk kez Amerika’nın en güzel ve en ünlü kadınlarından biri tekrar evlenmemiş ve soyadını inkâr etmemişti.
19. yy sonlarında bekâr kadınlara karşı Amerikan tutumu hiç de hoşgörülü değildi. Ancak kendi başına, bağımsızca yaşayabilen kadın yavaş yavaş bir tartışma konusu haline geliyordu.
Betsy evlilik dışında neler yapılabileceğini keşfetmişti. Birçok yatırımlar yapmış, evinden vazgeçip parasını oğlunun eğitimine harcamış, onu ilk olarak Cenevre’ye daha sonra Harvard’a yollamıştı. Londra’da, Paris’te, İsviçre’de geçirebileceği zamanlar için yaşamaya devam ediyordu.
19. yy’de Betsy gibi bağımsız kadınlar gün yüzüne çıkmaya başlamıştı. Gökbilimci Maria Mitchell, yazar Margaret Fuller, kadınların oy kullanma hakkı için mücadele veren Elizabeth Cady Stanton, gazeteci Nellie Bly ve Elizabeth Bisland ile iç savaş sırasında erkeklerin yanında savaşmış kadınlardı.
Elizabeth Patterson Bonaparte kendi ayakları üzerinde durmayı başarmış ve Avrupa hayranlığını yok etmeyi reddetmiş bir Amerikan kadınıdır. Fevkalede Güzellik, o zamanki nesilden çok önce on dokuzuncu yüzyıla adım atmış bir kadının hikâyesidir.
Michelle Legro
Çev: Hande Karataş (tabutmag)