Yıllar boyunca bir şeyin çok sayıda kopyasını gördükten sonra o şeyin aslı bizi şaşkınlığa uğratır. Nefesimizi keser. Bizler asıl olanın önünde durup onu anlayabilecek uzmanlar değilizdir. Bu nedenle kopyaları olmadan orijinalleri kavrayamayız. Âşık olduğumuzda her şeyi orijinal olarak görürüz. Kendi gözümüzü kendimiz boyarız. Karşımızdaki şeyin değerini öylesine şişirir, o kadar çok sıfır ekleriz ki buna, nihayetinde onu almaya gücümüz yetmez hale gelir. Bu bedeli ödeyemediğimizdeyse etiketten sıfırları teker teker atmaya başlarız. Fiyatı düşürürüz. Ondan sonra gerçeğe ulaşırız. Burada benim de gönülden inandığım nokta şu ki, çoğumuz için orijinale ulaşmak mümkün değildir. Bu sebeple, bir kopyaya değer vermeli ve onu takdir etmeliyiz. Önemli olan budur.
-o-
“Aşk, yanlış anlamanın sonucudur.” demişti bir zamanlar biri. Bizler yanlış anlamayı ararız. Anlaşmayı başardığımızda, birini gerçekten anladığımızda aşk da sona erer. Her türlü iyi şeyi o kişiye atfederiz ve sonra ona âşık oluruz. Ama elbette yetersiz bir gerçeğe ulaşırız, çünkü gerçeği bilmek istemeyiz. Birbirimizi anladığımızda aşk da biter. Yani bir bakıma aşk, yanlış anlamanın sonucudur. Birini anlamadığımızda ona âşık oluruz. Kişinin gerçekliğinin farkına vardığımızda, onun düşündüğümüz kişi olmadığını söyleriz. Yani aşk, yanılsamadan başka bir şey değildir. Neyse ki böyle bir yeteneğimiz var. Başka türlü olsaydı, sadece bir tane asıl olurdu ve herkes ona âşık olurdu.
-o-
Aslı Gibidir’in senaryosu çok uzun olduğu için bazı sahneleri kesip attığımı hatırlıyorum. Filmde akordeon çalan kişi, kazaçok adlı bir Rus melodisi çalıyordu. Kadın adama şunu soruyordu: “Kazaçokun ne anlama geldiğini biliyor musun?” Adam da şöyle diyordu: “Bilmiyorum, neymiş anlamı?” İkisi de birbirine soruyor, ama ikisi de bilmiyordu. Sahnenin detaylarını şimdi hatırlayamıyorum ama filmdeki diyalog hakkında eğlenceli bir sonuca vardık. Kazaçok kelimesinin anlamını bilmiyor olabiliriz ama yine de şarkıyı dinleyip onu beğenebilir veya beğenmeyebiliriz. Bu şarkının tadına varabilmek, kelimenin anlamını bilmeye bağlı değildir. (…) Belki de hem erkek hem de kadınlar için çözüm, birbirlerini anlamadıklarını anlamalarıdır. Birbirine hiç benzemeyen tamamen farklı iki dünyada yaşarlar ve birbirlerini anlamayı beklediklerinde sorunlar ortaya çıkar. Tıpkı kazaçokta olduğu gibi, birbirini anlamamak ve yine de birlikte yaşamak mümkün müdür? Umutsuzluğu ifade etmiyor bu. Hakikat bu sadece. Benim fikrimce, gerçeği anlamak umut doğurur, çünkü birbirimize tahammül etmek için bulabileceğimiz çözümlere işaret eder. Nitekim birbirimiz olmadan yaşayamayız.
Abbas Kiyarüstemi, 2012
(Aslı Gibidir için verdiği röportaj kaydından bir kesit)
s.3—4
Çeviren: Ümid Gurbanov
Ufak Tefek Çeviriler
Dosyaya erişmek için tıklayın.