Karşılaştırmalı Doğu/Batı Edebiyatı dersi vermeye gittiğim Las Vegas’tan attığım kartta da söylediğim gibi, Amerika’ya giderken yanıma aldığım kitaplardan biri de sizin Hani’nizdi. Oruç hocam, pos bıyığına yandığım, kitabınızın en çok okuduğum sayfası “Sevgili Yusuf’a: O, anlar…” diye 22 Mayıs 1994’de imzaladığınız ilk sayfası. Ben de anladığımı kanıtlamak için karalayıp duruyorum kitabınızı. Ne zevk! Ergo sum.
Yanlış bir dille doğru bir cümle kurulmaz. Romansa (ne yazık ki) cümlelerden oluşur.Ferit Edgü, Yeni Ders Notları, s.162 ‘Popüler’ olan, dolayısıyla ‘çok satan’ kitapları, ilkece, okumam — isterseniz ‘elitizm’ deyin; ama, ilkin şu ‘best-seller’ deyimi itici benim için: Düz anlamıyla, “en iyi-satar” diye çevirirsek, bu iki nitelemenin yanyana bulunmasının, tarih boyunca —yalnızca edebiyat alanında da
Akıl ve çılgınlık arasındaki ufak, yıldırım hızına sahip atlayışı sözcüklerle nasıl anlatabilirim. Beyin, düşünce kendini özgürleştiriyor, fırlıyor, bir roket gibi evrene, boşluğa, sonsuz boşluğa. Onunla birlikte gövde de. Ya da gövde kalıyor da, düşünce gövdeyi koparıp sonsuz boşluğa doğru uçmaya başlıyor… Son Aşk Çengelköy’de deniz kıyısında, caminin avlusunda o bildik yüzyıllık çınarın dibindeyiz. Ana gövde
Birinci Konsül Bonaparte’ın muhafız birliğine verdiği günlük emirdir: “Kumbaracı askeri Gobain aşk yüzünden intihar etti: Üstelik çok iyi bir askerdi. Bir ay içinde birlikte ortaya çıkan ikinci olay bu. Birinci Konsül muhafız birliğine şu emri tebliğ eder: Bir asker tutkularını, acısını ve melankolisini yenmelidir; ruhun acılarına sabırla katlanmada, bir bataryanın mermilerini dimdik göğüslemek kadar gerçek
1924’lerde eşim Zekeriya Sertel’le birlikte “Resimli Ay” adında bir fikir ve kültür dergisi yayımlıyorduk. “Resimli Ay” o dönemde ileri fikirleri savunan tek dergi idi. Yazarları arasında Nâzım Hikmet, Kemal Tahir, Sadri Etem, Cevat Şakir gibi ilerici yazarlar vardı. Bir gün yazı odasına kısa boylu, tıknaz, gözlüklerinin altında gözleri pırıl pırıl yanan bir genç girdi. Bu,

Sabahattin Ali nasıl öldürüldü?

Gazeteci Kemal Bayram’ın kaleme aldığı Sabahattin Ali Olayı adlı kitabın yeni basımında Ali’nin yakın dostları, dönemin siyasetçileri, sanatçı ve yazarlar ile katili ile yapılan röportajlar yer alıyor. Yakın dostlarının ağzından bir yandan Sabahattin Ali’nin hiç bilinmeyen ilginç yanlarını aktarırken, bir yandan da nasıl ve neden öldürüldüğü sorusuna yanıt bulmaya çalışan bu eser, alanıyla ilgili en
Tezer Özlü oralarda bir yerlerde yüzüne yerleştirdiği titrek gülümseme, sigarasını tutan titrek elleriyle Kafka’yla laflıyor, Kafka’nın omzunun üzerinden Pavese’ye göz kırpıyor. Sonbahar, diğer aylardan çok Eylül ile anılır ya hani. Hazır yapraklar hüzne dökülmeye başlamışken, sabah evden çıkınca yüzümüze vuran serinlik, yanımıza hırka almamız gerektiğini hatırlatmaya başlamışken, Eylül’ün onuna Tezer Özlü’nün doğum günü iliklenmişken onu
Küçük bir çam ormanı. Vakit sabah. Arı, sinek, kuş sesi. Bir siyah gözlükten görülen yerde ve ağaçlarda güneş parçaları. Sonra uzak, göğün kendi renginden biraz daha koyu kıyılara giden hudutlu bir deniz… İşte böyle bir yerde köyün insanlarını düşünüyorum. Kitaplar, bir zaman bana, insanları sevmek lazım geldiğini, insanları sevince tabiatın, tabiatı sevince dünyanın sevileceğini oradan
Güneş cebimde bir bulut peydahladı. Taş, kördür diye yazdım. Ölüm, geleceksiz. Şeylerin yalnız adı var. ve: ‘Ad evdir.’ (Kim söyledi bunu?) Dün dağlarda dolaştım, evde yoktum. Bir uçurum bize bakmıştı, uçurumun konuştuğu usumda. Buydu bizim kendine sonsuz olanı duyduğumuz. Nesneler ki zamanda vardır. Terziler çıracısı Hermüsül Heramise’nin pöstekisi her bahar ayaklanırdı. Yağmur yağmamazlık edemez. Taş,

Octavio Paz, Telaş

Uyuşukluğuma, şiş gözlerime, dolu işkembeme, mağaradan henüz ayrılmış gibi görünmeme karşın hiçbir zaman durmam. Acelem var. Her zaman telaş içinde oldum. Gece gündüz bir arı vızıldar beynimde. Sabahtan geceye, uykudan uyanışa, kalabalıklardan yalnızlığa, şafaktan alacakaranlığa zıplarım. Dört mevsimden her birinin bana varsıl sofrasını sunması yararsız; kanaryanın sabah şakıması yararsız, yararsız yaz ırmağı gibi sevimli oluşu