Bilinmeyenin içine dalan sanat mümkün olan sanattır ve ne şendir ne de ciddi; ama üçüncü seçenek de perdelenmiştir, sanki bir hiçliğin içine gömülmüştür, figürlerini gelişmiş sanat eserlerinin betimlediği bir hiçlik.
Adorno’ya göre sanat, özgür olamayışın ortasında özgürlük benzeri bir şeyi dile getirir. Sanatın, sırf varoluşuyla egemen olan kötü büyünün ötesine geçiyor olması, onu bir mutluluk vaadinin müttefiki yapar.
Adorno, kendi görünüş öğretisinden sıyrılmaya çalışan sanatın, kendisini dalkavukluğuna sürüklediğinden şüphe ettiği mutluluk verici öğenin kalıntılarından kurtulmak için boşuna uğraşıp durduğunu vurgular. Fakat tüm bunlara rağmen sanatın şen olduğunu, bunun çok belirli bir anlamda anlaşılması gerektiğini ve ifade edilen bu şen durumun tek tek sanat yapıtlarında değil, bütün bir sanatla ilişkili olduğunu belirtir. Ona göre sanatın şen olan yanı, sanatın içeriği değil edası, sırf “sanat” olduğu gerçeği, aynı zamanda şiddete de tanıklık ettiği gerçekliğin üstünde başka başka sahne gibi açılıyor olmasından kaynaklanır.
Sanat a priori* olarak, yani sanat yapıtlarından da önce, gerçekliğin insanlara dayattığı hunhar bir eleştiridir. İşte sanatın şen yanı budur ve tabi ki ciddi yanı da.
A priori: Duyu deneyine hiç başvurmadan, yalnızca akıldan ve aklın etkinliğinde türetildiği bilgi, deneyimsel olmayan bilgi. Bir şeyi a priori olarak bilmek, onu dış dünyada tecrübe etmeden bilmektir. A priori bilginin doğruluğu duyu deneyinden kesin olarak türetilmez, duyu deneyinden bağımsız olarak yalnızca akıl yoluyla bilinir ve duyu deneyiyle çürütülemez. A priori bilgi, inkâr edildiği zaman bir çelişkiye yol açtığı için, kesin olan bir bilgi olarak görülür. A priori bilgi, doğruluğu duyu deneyine dayanan, inkar edilebilen, muhtemel ya da olumsal bilgi olan a posteriori bilgiye karşıttır. A priori bilgi hiçbir şekilde geçersiz kılınamaz olan bir bilgi olduğundan, o tüm koşullar altında, her yerde ve her zaman geçerli olan, yani mümkün tüm dünyalarda doğru olan bir bilgidir.
Kaynak: Akademik Araştırmalar Dergisi