Yaşamımın bir niçini var, nasılına da tahammül gösterecek güce sahibim. Kutsal olan hakikat değil, kişinin kendi hakikati için çıktığı arayıştır! Kendi kendini sorgulamaktan daha kutsal bir şey olabilir mi? Kimilerine göre benim felsefi çalışmalarım kaygan bir zemine oturtulmuş: Görüşlerimde sürekli kaymalar oluyormuş. Ama kaya gibi sağlam bir sözüm var: Neysen o ol. Hakikat olmadan kişi
Bu dünyada neden bir şeyler yapmamız gerektiğini, neden dostluklar kurmak, arzular, umutlar ve hayaller sahibi olmak zorunda kaldığımızı anlamıyorum. Hiçbir karmaşanın ve hengâmenin olmadığı dünyanın uzak bir köşesine çekilmek daha iyi olmaz mıydı? Böylece medeniyetten ve ihtiraslardan elimizi eteğimizi çekebilirdik; her şeyi yitirir ve hiçbir şey kazanmamış olurduk. Zaten bu dünyadan kazanılacak ne var ki?
Bu akşam birimizin aklına esse de, başına bir miğfer oturtup, sırtına bir zırh geçirip, elinde mızrakla kentte dolaşmaya çıksa, büyük bir olasılıkla geceyi geçireceği yer tımarhane ya da karakol olur. Neden? Geleneğimiz, göreneğimiz öyle değildir de ondan. Buna karşılık, aynı şeyi bir karnaval günü yaparsa en güzel kıyafet ödülünü kazanması işten bile değildir. Neden? Çünkü
Temel felsefeniz, her koşulda hayatın anlamı olduğu yönünde ama ortada bir umutsuzluk ve çaresizlik olduğunda anlamı bulmak ne kadar kolaydır? İzin verin size çaresizliğin bir bakıma garip bir tanımını yapayım, matematiksel denklem şeklinde açıklanabileceğini iddia ediyorum. Ç = AÇ – A. Peki ne demektir bu? Çaresizlik, Anlam olmadan Acı Çekmektir. Erkek ya da kadın bir

Jorge Luis Borges – Anlar

eğer, yeniden başlayabilseydim yaşamaya, ikincisinde, daha çok hata yapardım. kusursuz olmaya çalışmaz, sırtüstü yatardım. neşeli olurdum, ilkinde olmadığım kadar, çok az şeyi ciddiyetle yapardım. temizlik sorun bile olmazdı asla. daha çok riske girerdim. seyahat ederdim daha fazla. daha çok güneş doğuşu izler, daha çok dağa tırmanır, daha çok nehirde yüzerdim. görmediğim bir çok yere giderdim.

Malte Laurids Brigge’nin Notları

Yalnızlardan söz etmemiz insanlardan, fazla anlayış beklememizdir. İnsanlar, neden söz ettiğimizi anlarlar sanıyoruz. Hayır, anlamazlar. Bir yalnızı görmemişlerdir asla; ondan, tanımaksızın nefret etmişlerdir yalnız. İnsanlar, onu tüketen komşular olmuşlardır; bitişik odanın, onu baştan çıkaran sesleri olmuşlardır. İnsanlar, patırtı etsinler, onun sesini boğsunlar diye, eşyaları ona karşı kışkırtmışlardır. Narinliği ve çocuk oluşu yüzünden çocuklar, ona karşı

Sanki Burada Değilim (Sait Faik)

Artık kendimden kurtulmuşum, Kırmışım zincirimi. Şimdi karadayız, şarkılar söylüyor Karayel telefon tellerinde. Bir taka geçiyor uzaklardan Yeni şeyler söylerim, yeni şeyler. Yıldızlar, İstanbul’un ince bir minaresi, Kâğıthelvası, maltaeriği, kahve, cıgara, çukulata. Yeni günler geldi günlerime Perşembeler, pazarlar. Coşuyorsam gün olur, Gün olur gülüyorsam, Bunlar çocukluk değil, değil arkadaşım, Bunlar kırk yaşında başlayan bir lamba aydınlığı.
Gerçeği söylemek gerekirse, tarifsiz yalnızlıklar içinde yaşayıp gidiyoruz, özellikle en derin ve en önemli konularda hepsinden çok büyüyor yalnızlığımız. (s.14) Bir süre bu kitaplarda yaşayın, içlerinde öğrenmeye değer göreceğiniz ne varsa öğrenin hepsini, ama her şeyden önce onları sevin. Bin kat karşılığını göreceksiniz bu sevginin; yaşamınız ilerde nasıl bir akış izlerse izlesin, kesinlikle şuna inanıyorum

Boris Vian – Kızıl Ot

…ama biliyor musunuz Bay Brul, çocuklara on altı yıl süren bir alışkanlıklar düzenliği dayatmak alçaklıktır. Zaman çarpıtılıyor Bay Brul. Gerçek zaman mekanik değildir, hepsi birbirine eşit saatlere bölünmez… Her sabah 7de kalkın, öğlen yemek yiyin, dokuzda yatın. Asla kendinize ait bir geceniz olmayacak ve denizin alçalmayı bırakıp durduğu, yükselmeden önce gece ve gündüzün birbirine karışarak
Ben şimdi böyle yapıyorum. Tertemiz bir şehirde, asfalt caddeler üstünde, dibinden metrolar geçen, üstünden kolosal otobüsler uçan, muazzam, eğlenceli bir şehirde, seninle yaşamak istiyorum. Yazılarım bize yaşamak için lazım olanı getiriyor. Büyük kahvelerde çay içiyor, temiz lokantalarda kolalı peşkirlerle yemek yiyor, latif rayihalı şaraplar içiyor, tertemiz bir yatakta seni kollarımın arasına alıyor, sana: – Bütün