Joan gibi valiz hazırlayın! Joan gibi yemek yiyin! Kickstarter’daki gözlüklerinden satın alın! gibi ifadeleri üretmiş olan Joan Didion fetişi ışığında, New York’un Danziger Galerisinde bulunan Didion by Wasser sergisi ortaya çıktı. Julian Wasser’a ayrılmış olan küçük bir odada onun Didion ve Corvette Stingray’ini konu alan çarpıcı çekimleri bulunuyor ve bu odada Didion’un gülerken, kahkaha atarken,
Bilgi için yazmak, karşılıklı bir çek demektir. Eğitim aracılığıyla yapılan zihinsel gelişim ve kişisel gelişim macerası hem Bertrand Russell gibi eski bilgeleri hem de Sir Ken Robinson ve Noam Chomsky gibi modern düşünürleri işgali altına almıştır. 1936 yılında, Büyük Buhran’ın en üst noktasında, üretken kişisel gelişim gurusu ve meşhur tuhaf insan olan James T. Mangan,
Twain, Sontag, Bradbury, Hitchens, Didion ve daha fazlası. Harvard’ın üç ayda bir yayınladığı Nieman Reports dergisi bir sayısında, eleştiri konusu üzerine bazı yazarlar tarafından yazılmış notlar bulunduruyordu. Size bunlardan birkaç gözde örnek sunuyoruz. Susan Sontag, As Consciousness Is Harnessed to Flesh: Journals and Notebooks, 1964-1980 (Bilinç Tene Kuşanınca: Günlükler, 1964-1980) eserinden: Eleştiri okumak bir insanın
İlkbaharda kışı hatırlamıyor olsaydık, bu kadar güzel olmazdı… Yaşamın klavyesinin yarısı eksik olurdu. Yaşamı, siyah tuşları olmayan bir piyanoda, bemol veya tizler olmadan çalardık. Kelimelere aktarılmış en güzel ve en canlı düşünce olarak Albert Camus şöyle demiştir; “Sonunda öğrendim ki kışın derinliklerinde, benim içimde mağlup edilemez bir yaz yatıyor“. Bu düşünce aynı zamanda; kışın sürekli
Ernst Gombrich’in yazdığı Sanatın Öyküsü on altıncı baskısını yapmış durumda. İlkel mağara resimlerinden günümüzün deneysel sanatına dek sanat mefhumuna giriş açısından rakipsiz bir eserdir bu kitap. Sanat dalında dünyanın en çok satan bu kitabı ilk kez 1950’de yayımlandı ve 24 dile çevrildi. Kariyerinin büyük bölümünü Londra’daki Warburg Enstitüsü’nde geçiren Gombrich yirmiden fazla kitap yazdı ve
Bizi yiyip bitiren ticari kültürümüz… çift taraflı bir güçsüzleşme ile sonuçlanır: okuyucudan çalınan karışıklık ve yazardan çalınan okuyucu. Annie Dillard, yazma üzerine “karanlıkta görmeye çalışıyoruz, sorularımızı havaya atıyoruz ve onlar da ağaçlara takılıyorlar” düşüncesini sunuyor. Post-modernist ikon Donald Barthelme (Nisan 7, 1931 – Temmuz 23, 1989) yalnızca yirminci yüzyılın, görünürde plansız sözsel-kolaj anlatımlarıyla bilinen, en
Marjinal var oluşumuzda; sürekli dinleme eğilimi gösterdiğimiz o büyük gariplikten, içimizdeki sesten başka ne vardır? Eğer şanslıysanız hayatınızda birkaç kez, yazılarında eve dönme hissi gibi bir his, manevi bir kucaklaşma hissettiğiniz bir yazara denk gelmişsinizdir. Bana göre, bu türden bir hissi yaratabilecek olan az miktarda yazar vardır – Virginia Woolf, Ursula K. Le Guin, Italo
Tomris Uyar’ın 1994 yılında katıldığı radyo programında nasıl çalıştığına ilişkin bir soruyu yanıtlıyor. Yazım sürecine ilişkin kısa sohbetin ses kaydı.
Yaşamımın bir niçini var, nasılına da tahammül gösterecek güce sahibim. Kutsal olan hakikat değil, kişinin kendi hakikati için çıktığı arayıştır! Kendi kendini sorgulamaktan daha kutsal bir şey olabilir mi? Kimilerine göre benim felsefi çalışmalarım kaygan bir zemine oturtulmuş: Görüşlerimde sürekli kaymalar oluyormuş. Ama kaya gibi sağlam bir sözüm var: Neysen o ol. Hakikat olmadan kişi
Tüm yaratıcı sanat büyülüdür, insanoğlunun eğitimi için, görülmezin inandırıcı, aydınlatıcı, tanıdık ve şaşırtıcı bir çağrışımıdır. 1905’te, Karanlığın Yüreği‘nin yayınından altı yıl sonra, Joseph Conrad (3 Aralık 1857- 3 Ağustos 1924) “Henry James: Bir Teşekkür” adlı, Conrad’ın tamamen harika bir koleksiyonu olan Hayat Üzerine Notlar ve Mektuplar’ına eklenen güzel bir makale yazmıştır. Edebiyat tarihindeki en hoş