Proust insanları iyileştirme sanatının çok ciddiye alındığı bir ailede dünyaya geldi. Babası doktordu ve tipik ondokuzuncu yüzyıl fizyonomisine sahip, yapılı, sakallı bir adamdı. Otoriter bir görünüşü, karşısındaki insanın kendini ödlek gibi hissetmesine yol açan delici bakışları vardı. Ahlaki üstünlüğü bedeninden taşıyor gibiydi; bu yalnızca tıbbı meslek edinmiş kişilere özgü bir şeydi, hafif öksürükten ya da

Proust’tan Arta Kalanlar

Aşağıdaki metin, Rebecca Comay’in October dergisinin 144. sayısında yer alan “Proust’s Remain’s” [1] başlıklı makalesidir. e-skop, Zeynep Baransel’in çevirisiyle bu makaleyi 4 ayrı bölümde yayınlamıştı. İlgililer, bir önceki kaynağa şuradan erişebilir. Proust, hafızasının çok zayıf olduğunu iddia eder ve her şeyi kayıt altında tutar. Mektupları (en az birkaç bin tane vardır) bedensel işlevlerinin detaylı dökümleriyle
Yitik Zaman’ın en ünlü epizodu: Marcel bir gün çayına kurabiye batırır ve ıslanmış kurabiyenin kokusu bütün bir yitik zamanın anımsanmasını, geri alınmasını sağlar, istençdışı belleğin Proust’udur bu, Bergson felsefesinin edebiyattaki uzantısı sayılan Proust. Doluluğun, varlığın, huzursuz da olsa huzurun, sürekliliğin Proust’u: Kendisi ne derse desin, aslında “yekpare, geniş bir ânın parçalanmaz akışında” yüzmekte olduğuna ikna
“İnsanın mutsuzluk dışında kendini adadığı yalnızca bir iki şey vardır” diye yazıyordu filozof Alain de Botton “Proust Yaşamınızı Nasıl Değiştirebilir” adlı kitabının girişinde. Botton, ruhsal kuşağımızın rutinliğinin başlıca suçluları arasında “alışkanlığın sağırlaştırıcı etkilerinin” olduğunu tartışıyordu. Bundan yaklaşık bir asır önce de Kierkegaard, mutsuzluğun ana kaynağı olarak bunu gösteriyordu. Gerçekten de, alışkanlıklar her ne kadar günlük