Akıl ve çılgınlık arasındaki ufak, yıldırım hızına sahip atlayışı sözcüklerle nasıl anlatabilirim. Beyin, düşünce kendini özgürleştiriyor, fırlıyor, bir roket gibi evrene, boşluğa, sonsuz boşluğa. Onunla birlikte gövde de. Ya da gövde kalıyor da, düşünce gövdeyi koparıp sonsuz boşluğa doğru uçmaya başlıyor… Son Aşk Çengelköy’de deniz kıyısında, caminin avlusunda o bildik yüzyıllık çınarın dibindeyiz. Ana gövde

Hayatın Tezer Eşiği

Memleketin tuhaf günlerinden biriydi yine. Adliye içerisinde tutuklanan avukatlara destek eylemi yapan avukatlar derdest edilmiş, Sinop’ta barış konuşmaya giden BDP’li milletvekilleri linç edilmek istenmişti. Aynı saatlerde İmralı’ya hangi heyetin gönderileceği konuşuluyordu bir de. Barış kararlılıkları, büyük cümleler… Sinop’ta cam çerçeve kıran taşlar ve yanıcı maddeler eşliğinde atılan sloganlara kulak kabarttım: “Ermeni soyları, Sinop’tan defolun!” “Hah”