“Bilgiye karşı kesintili bir arzu duyuyorum, fakat ayak basmadığım, bilinmeyen atmosferlerde bulunan suların içerisine başımı sokma arzum daimi ve kalıcı.” Bilge bir insan olan Wendell Berry, cahilliğin şekli konusunu ele almadan bir buçuk asır önce; Jacob Bronowski, belirliliğin karanlık tarafına karşı nasihat vermeden ve bilim adamları “tamamen bilinçli cahilliğin”, insan sürecinin merkezinde olduğunu fark etmeden
Bir yazarın eskiyi gübrelemek yerine yeni bir alanı açığa çıkarması, onun için daha doğru bir disiplin olacaktır. Tarihin muhteşem günlüklerini seven bir insanın kendisini düzenli olarak Henry David Thoreau‘nun günlüklerine bakarken bulması şaşırtıcı değildir. Thoreau günlüklerini, Emerson’ın önerisi neticesinde 1837 Ekim ayında yazmaya başlamıştır ve yıllarca, belirli bir günde genellikle on sayfa yazarak bunu ciddiyetle
Joan gibi valiz hazırlayın! Joan gibi yemek yiyin! Kickstarter’daki gözlüklerinden satın alın! gibi ifadeleri üretmiş olan Joan Didion fetişi ışığında, New York’un Danziger Galerisinde bulunan Didion by Wasser sergisi ortaya çıktı. Julian Wasser’a ayrılmış olan küçük bir odada onun Didion ve Corvette Stingray’ini konu alan çarpıcı çekimleri bulunuyor ve bu odada Didion’un gülerken, kahkaha atarken,
Etkiler ve tepkilerin bu müthiş zincirinde, tek bir unsur bile bir başına sayılamaz. Hiçbir düşünür evrenin (birbirine) şaşırtıcı bağlılığını, doğal dünyanın dolaşık ve birbiriyle sürekli bir iletişim halinde bulunan unsurlardan oluştuğu fikrini öne süren Prusyalı doğa bilimci, kaşif ve coğrafyacı Alexander von Humboldt‘dan (14 Eylül 1769 – 6 Mayıs 1859) daha derinlemesine şekillendirememiştir -zamanının yüzyıl
Yalnızca birkaç şey zihin gücünüzü ve ruh zenginliğinizi ortaya çıkarır: bir kimseye -özellikle bir arkadaşınıza- geribildirim verirken, kalbiniz ve aklınız arasındaki paralellik ve geriye çalışmanın devamını getirmek için gerekli olan hevesten bir parça bırakmış olmanız. Samuel Beckett‘in çetin aşk şaheseri ve şair Thom Gunn‘ın Oliver Sacks‘in Bir Yazar Olarak Evrimindeki rolü yapıcı eleştiri sanatının ne
“Yazmak istiyorsanız, sizden başka kimse tarafından okunmayacak ve yayınlanmayacak dürüst bir günce tutmalısınız.” diye nasihatte bulunuyordu Madeleine L’Engle Yazar Adaylarına Tavsiyeler’de. W.H. Auden ise güncesini “tembelliği ve gözlem yeteneği yoksunluğunu disipline etme aracı” olarak tanımlamıştı. İnanıyorum ki, günce tutmak bize kendimizle bir arada olmayı, kendi deneyimlerimize şahit olmayı ve içsel dünyamızı tam anlamıyla kucaklayabilmeyi öğretir.
İnsanın bilinçli bir çaba ile refah seviyesini yükseltebileceği gerçeğinden daha cesaretlendirici bir şey bilmiyorum. “Başarının sırrı… uyanık olmaktır” diye yazıyordu Jackson Pallock’un babası,  genç oğluna yazdığı 1926 tarihli mektubunda.  Ancak kelimenin tam anlamıyla performans dünyası nedeniyle kendimizden geçmiş bir şekilde, otomatik olarak uyurgezer olduğumuz bu dünyada nasıl ayakta kalabilir, nasıl uyanık olmayı başarabiliriz ki? (Gerçekten