Kenardaki değil, öbürü
Karşılaştırmalı Doğu/Batı Edebiyatı dersi vermeye gittiğim Las Vegas’tan attığım kartta da söylediğim gibi, Amerika’ya giderken yanıma aldığım kitaplardan biri de sizin Hani’nizdi. Oruç hocam, posbıyığına yandığım, kitabınızın en çok okuduğum sayfası “Sevgili Yusuf’a: O, anlar…” diye 22 Mayıs 1994’de imzaladığınız ilk sayfası. Ben de anladığımı kanıtlamak için karalayıp duruyorum kitabınızı. Ne zevk! Ergo sum. Las
Her şairin bir “anahtar sözcüğü” var gibime gelir. İlhan Berk’in “anahtar sözcüğü”: “İşte” İlk kitabının ilk sözcüğü kesinlikle budur: “İşte kurşun kubbeler şehri İstanbuldasın/Havada kaçan bulutların hışırtısı” (İstanbul, 1947) Aynı kitapta “işte”ler hiç eksik olmaz! Bir de “Galile Denizi”ne bakalım: “Belli sevişme vakti/İşte pencereler kollarını açtı” (1958). Ya da “Türkiye Şarkısı”nı dinleyin: “İşte gün ışığı
9.1.84 Paris Sevgili İlhan Doğrusunu istersen İstanbul üstüne yazdığın herzeleri seveceğimi peşin biliyordum. Gelgelelim Galatayı yazmana: Geç bile kalmışsın, önemli Konu, sabırsızlıkla bekliyorum kitabını. Benim bildiğim Galata çok kişisel, teker teker Galata insanlarını sayman zor, çoğunu sen de tanıdın. Kamondo’da. Tam ne yapmak ve nasıl yapmak istediğini de bilmiyorum. Bizansı, Osmanlıyı içine alıyor mu kitabın?
Yanlış bir dille doğru bir cümle kurulmaz. Romansa (ne yazık ki) cümlelerden oluşur. Ferit Edgü, Yeni Ders Notları, s.162 ‘Popüler’ olan, dolayısıyla ‘çok satan’ kitapları, ilkece, okumam — isterseniz ‘elitizm’ deyin; ama, ilkin şu ‘best-seller’ deyimi itici benim için: Düz anlamıyla, “en iyi-satar” diye çevirirsek, bu iki nitelemenin yanyana bulunmasının, tarih boyunca —yalnızca edebiyat alanında
Akıl ve çılgınlık arasındaki ufak, yıldırım hızına sahip atlayışı sözcüklerle nasıl anlatabilirim. Beyin, düşünce kendini özgürleştiriyor, fırlıyor, bir roket gibi evrene, boşluğa, sonsuz boşluğa. Onunla birlikte gövde de. Ya da gövde kalıyor da, düşünce gövdeyi koparıp sonsuz boşluğa doğru uçmaya başlıyor… Son Aşk Çengelköy’de deniz kıyısında, caminin avlusunda o bildik yüzyıllık çınarın dibindeyiz. Ana gövde
1924’lerde eşim Zekeriya Sertel’le birlikte “Resimli Ay” adında bir fikir ve kültür dergisi yayımlıyorduk. “Resimli Ay” o dönemde ileri fikirleri savunan tek dergi idi. Yazarları arasında Nâzım Hikmet, Kemal Tahir, Sadri Etem, Cevat Şakir gibi ilerici yazarlar vardı. Bir gün yazı odasına kısa boylu, tıknaz, gözlüklerinin altında gözleri pırıl pırıl yanan bir genç girdi. Bu,
Gazeteci Kemal Bayram’ın kaleme aldığı Sabahattin Ali Olayı adlı kitabın yeni basımında Ali’nin yakın dostları, dönemin siyasetçileri, sanatçı ve yazarlar ile katili ile yapılan röportajlar yer alıyor. Yakın dostlarının ağzından bir yandan Sabahattin Ali’nin hiç bilinmeyen ilginç yanlarını aktarırken, bir yandan da nasıl ve neden öldürüldüğü sorusuna yanıt bulmaya çalışan bu eser, alanıyla ilgili en
Tezer Özlü oralarda bir yerlerde yüzüne yerleştirdiği titrek gülümseme, sigarasını tutan titrek elleriyle Kafka’yla laflıyor, Kafka’nın omzunun üzerinden Pavese’ye göz kırpıyor. Sonbahar, diğer aylardan çok Eylül ile anılır ya hani. Hazır yapraklar hüzne dökülmeye başlamışken, sabah evden çıkınca yüzümüze vuran serinlik, yanımıza hırka almamız gerektiğini hatırlatmaya başlamışken, Eylül’ün onuna Tezer Özlü’nün doğum günü iliklenmişken onu
Küçük bir çam ormanı. Vakit sabah. Arı, sinek, kuş sesi. Bir siyah gözlükten görülen yerde ve ağaçlarda güneş parçaları. Sonra uzak, göğün kendi renginden biraz daha koyu kıyılara giden hudutlu bir deniz… İşte böyle bir yerde köyün insanlarını düşünüyorum. Kitaplar, bir zaman bana, insanları sevmek lazım geldiğini, insanları sevince tabiatın, tabiatı sevince dünyanın sevileceğini oradan
Güneş cebimde bir bulut peydahladı. Taş, kördür diye yazdım. Ölüm, geleceksiz. Şeylerin yalnız adı var. ve: ‘Ad evdir.’ (Kim söyledi bunu?) Dün dağlarda dolaştım, evde yoktum. Bir uçurum bize bakmıştı, uçurumun konuştuğu usumda. Buydu bizim kendine sonsuz olanı duyduğumuz. Nesneler ki zamanda vardır. Terziler çıracısı Hermüsül Heramise’nin pöstekisi her bahar ayaklanırdı. Yağmur yağmamazlık edemez. Taş,
Gazeteci Zeynep Bakır ile Cansu Fırıncı, yitirdiğimiz ustayı, Nejat Uygur’u konuştu. Zeynep Bakır sordu Cansu Fırıncı yanıtladı. Bir ay kadar önce, oyuncu ve yazar Cansu Fırıncı’yla tiyatro konuşurken takılmıştı sohbetimize rahmetli Nejat Uygur. Şöyle konuşmuştuk ‘Dümbüllü’nün deli çırağı’ hakkında… Sahneye adımını attığında, daha rolünü ‘kesmemiş’ bu adamı elleri patlayıncaya kadar alkışlamıştı izleyici. Burnu boyalı, kafasında