Seyyidhan Kömürcü – Sena

epeydir kimin kime ne anlattığını bilmiyorum adında hem ekmek hem gül geçen kimseyi görmedim tanımıyorum ben biraz yavaş günde beş vakit hiçbir şey yapmayan biri ben biraz en üzgün baharatlara fena meyilli mümkünse haşhaş yoksa benzeri sözcüklerle de kırabilirim kalbimi diyelim zencefil diyelim hatmi   elim ayağım başımda geçenlerle aklımdan geçenin karıştığı bu masal aşk

Seyyidhan Kömürcü – Siyah

Şüşa dile min şikest! * Zafer Ekin Karabay içindir işte! patlayan parantez, sırayı bozan ölüm söndürüp ışıklarını karşıdan karşıya geçirmeye yarayan hayat bilinsin ve süssüz siyah bilinsin istiyorum; mutlak bir ekip çalışmasıdır üç el oyuk bir yağış biçimidir ölüm demişken diyelim ve öyledir; olmayan davaların işi değildir divana kalmak ya da aşkın ara sokağında balkondan

Nicolas Jaar – Pomegranates

Nicolas Jaar, Şilili besteci ve ses sanatçısıdır. ‘Space Is Only Noise’ (2011) ve ‘Pomegranates’ (2015) albümleri öne çıkan bazı albümlerindendir. 2008 – 2011 yılları arasında yayınladığı dans EP’leri ile EDM dünyasında bilinirliği artmıştır. Jaar, New York’ta doğdu. Babası Şilili sanatçı Alfredo Jaar, annesi Fransız-Şilili  Evelyne Meynard’tır. 2007 yılında, Brooklyn, New York’taki efsanevi Marcy Hotel partilerini organize eden Gadi Mizrahi

Başkaldıran İnsan – Albert Camus

Kimdir başkaldıran insan? Hayır diyen biri. Ama yadsırsa da vazgeçmez; evet diyen bir insandır da, hem de daha ilk deviniminde. Bütün ömrünce emir almış bir köle, birdenbire, yeni bir emri kabul edilmez bulur. Bu “hayır”ın içeriği nedir? Örneğin, “fazla uzadı bu iş”, “buraya kadar evet, burdan ilerisine hayır”, “çok ileri gidiyorsunuz”, ya da “geçemeyeceğiniz bir
Hiçbir toplu yaşam yok ki kendimiz olma yükünü omuzlarımızdan alsın ve bizi bir fikir sahibi olmaktan bağışık kılsın; ama hiçbir ‘iç’ yaşam da yok ki başkasıyla ilişkilerimizin bir ilk denemesi olmasın. Hem bireysel hem toplu bir geçmişimiz ve vücudumuz olduğundan dolayı düştüğümüz bu ikircikli durumda asla bir dinginlik bulamayız, ayrılıklarımızı hep azaltmaya çalışmamız gerekir, anlaşılmamış

Oğuz Atay – Günlük (7 Kasım 1970)

Oğuz Atay’ın 7 Kasım 1970 tarihinde günlüğüne yazmış olduklarını bir kez daha okuyalım: Bana öyle geliyor ki biz çocuk kalmış bir milletiz ve daha olayları ve dünyayı, mucizelere bağlı ‘myth’lere bağlı bir şekilde yorumluyoruz en ciddi biçimde. Aklı başında bir batılının gülerek karşılayacağı ve bize ölesiye ciddi gelen bir şekilde. (…) Bir başka nokta daha:

Rollo May – Yaratma Cesareti

Bir çağ ölürken, yenisinin henüz doğmadığı bir zamanda yaşıyoruz. Tüm yerküreyi sarmış bir kesmin barut kokusuyla nefeslenmek, nükleer bir çöpe dönmüş bu sarhoş topraklarda uyuklamaktan öte söyleyecek yeni bir sözümüz yok gibi… Cinsellikte, aile yapısında, eğitimde, dinde, teknolojide ve modern yaşamın neredeyse tüm diğer yüzeylerinde bizi kuşatan bir çürüme hali yaşıyoruz. Kulağımızda çınlayan bomba sesleri,
Bilinmeyenin içine dalan sanat mümkün olan sanattır ve ne şendir ne de ciddi; ama üçüncü seçenek de perdelenmiştir, sanki bir hiçliğin içine gömülmüştür, figürlerini gelişmiş sanat eserlerinin betimlediği bir hiçlik. Adorno’ya göre sanat, özgür olamayışın ortasında özgürlük benzeri bir şeyi dile getirir. Sanatın, sırf varoluşuyla egemen olan kötü büyünün ötesine geçiyor olması, onu bir mutluluk
“Zihin faaliyeti kurtarıcı bir sahtekârlıktır, bir es geçme alıştırmasıdır; yumuşatılmış, rahat ve yanlış bir gerçeklikte gidip gelmemize imkân verir. Kavramları çekip çevirmeyi öğrenmek-şeylere bakmayı unutmak… Düşünüş bir firar gününde doğmuştur; bunun sonucu olarak sözel tumturak gelmiştir.” Zihin hovardadır, ahlaktan ahlaka sevdalanır. Zihin ilkesizdir, doğru, yanlış her şeyle sırnaşır. Zihin dalaverecidir, bencildir. Bu yüzden hafızamızı zayıflatır